Susamıyorum
Geçirdiği rahatsızlık sonucu ameliyat olan ve yoğun bakıma alınan gazeteci arkadaşımız Çiğdem Şirin yoğun bakımdan çıktı…
Şirin’in sağlık durumu, Atatürk Araştırma Hastanesi doktor ve personelinin yoğun çabası ve dostlarının dua ve desteği ile daha da iyiye giderken, nam-ı diğer Çido yazdığı ve internet sitesinden yayınlattığı kendi deyimi ile kafiyesiz, ancak sevenlerince duygu yüklü ve anlamlı mektubu ile dostlarına seslendi…
Şirin kardeşimizin biran önce sağlığına kavuşarak, tekrar aramızda görmek dileğiyle yazdığı duygu yüklü satırları sizlerle paylaşıyoruz:
Nereden başlasam kelimeleri bu bembeyaz sayfaya dökerken,
Beni hastaneye yetiştiren Ziya’ma mı,
Özcan’ıma mı, Soner’ime mi,
Hastanede kendini parçalayan Hasan Oğuz’a mı,
Atatürk Hastanesi’ne gelirken aklımdan geçenlere mi,
Ameliyathaneye götürülürken sağıma ve solumda birikmiş dostlarıma mı,Kuzenlerime mi, aileme mi
Dualarını esirgemeyen o güzel insanlara mı?...
Öldüğümü düşündüğüm bir anda yeniden hayata dönüşümü mü,
Ameliyat sonrası yoğun bakımda etrafımda pervane olan Aynur Cesur’u mu, Yusuf Şentürk’ü mü, Haydar Tuncel’i mi, Fidan Soyaroğlu’nu mu, Elmas Özgen’i mi, Büşra Doğan’ı mı, Dilek Altıntaş’ı mı, Neşe Bat’ı mı, Tuğba Alkış’ı mı, Asiye Yıldırım’ı mı, Demet Özlük’ü mü, Emel Yorgun’u mu, Hatice Bacanak’ı mı, Birgül Gültekiner’i mi, Oğuzhan Dursun’u mu, Hüseyin Karabulut’u mu, Abdullah Kılıçarslan’ı mı, Gülay Ölmez’i mi, Ahmet Atilla’yı mı, Emel Topaloğlu’nu mu, Burak Benli’yi mi, Mesut Yıldırım’ı mı, Ahmet Cantürk’ü mü yoksa Senem İlhan’ı mı…
Ve ismini yazamadığım diğer personelimi…
Hangisini sığdırabilirim ki şu beyaz sayfaya
Hepsi bir hastanın yanında pervane olmuş,
Hepsinin ayrı bir hikayesi vardır muhakkak.
Yanımda, sağımda, solumda yatan hastalar gibi.
Ve mucize bir ameliyatı gerçekleştiren Ercan Bal ve Dr. Cevat Akıncı’ya mı…
Kime teşekkür etsem, ne söylersem söyleyeyim,
İnanın burada yaşadıklarımı,
Ölümle yaşam arasında gidip gelişimi kelimelere sığdıramam.
Ve işte o kızlar bana benimle ilgili haberleri gösterdiler ki,
İşte bunu anlatacak kelime yok.
Biliyor musunuz, Gölbaşı’nın burnumda bu kadar tüteceğini,
Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.
Şimdi neden yazıyorum bunları, ben öyle ya da böyle bir gazeteci.
Sizin için kimim bilmiyorum.
Gazetecilik hayatım en çok beyaz bir sayfaya sığdırabildiğim kadar olacak.
Ötesi yok…
Bunu söylemek bile çok zor benim için,
Ölmediğime sevinmek mi güzel olan,
Yoksa artık yarım bir insan olarak hayatımı sürdürmek mi?
Ben sizi çok seviyormuşum meslektaşlarım,
O ölüm yatağında yattığımda anladım.
Ben sizi ve Gölbaşılıları çok seviyorum.
Bunları tekrar söyleme fırsatım olmayabilir,
O yüzden birkaç nasihatle ayrılacağım huzurunuzdan.
Lütfen kendinizi ihmal etmeyin.
Burada bedenen ve ruhen çektiğim acıları tarif edemem.
Ve sevgili dostlarım, ailem, sağ omuzumdaki meleğim…
Sizleri görmek iyi geldi.
Beni hep iyi hatırlayın…
Varsa hakkım helaldir,
Varsa hakkınızı helal edin.
Not: Benden kafiyeli bir yazı beklerdiniz, inanın şişmiş bir kafa, morarmış bir gözle ancak bu kadar…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tel : 0312 484 23 84 0541 200 20 19 0533 966 12 89 | Faks : 485 04 53 | Haber Yazılımı: CM Bilişim