EKREM İMAMOĞLU VE LİDERLİK SORUNU
EKREM İMAMOĞLU VE LİDERLİK SORUNU
Sayın Ekrem İmamoğlu hakkında yıllardır değişmeyen bazı düşüncelerim var. Onun gerek siyasi duruşu, gerek entelektüel birikimi, gerekse liderlik vasıfları üzerine yaptığım değerlendirmeler, bugün geldiğimiz noktada daha da netleşmiş durumda. CHP gibi köklü bir partide, özellikle de ana muhalefet konumundaki bir siyasi oluşumda, bir liderlik boşluğu olduğu aşikâr. Bu boşluğu dolduracak birkaç alternatif isimden biri olarak Ekrem İmamoğlu’nun ortaya çıkması şaşırtıcı değil. Ancak onun siyasi yükseliş sürecini, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndaki performansını ve genel siyasi duruşunu incelediğimizde ortaya çıkan tablo, geleceğe dair ciddi soru işaretleri barındırıyor.
İstanbul Seçim Zaferinin Asıl Nedeni
Ekrem İmamoğlu’nun 2019 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini kazanmasının altında yatan asıl sebep, bizzat kendisinin siyasi kimliği değil, iktidara yönelik bir tepkiydi. Seçmenin bir kısmı, merkezi iktidarın politikalarına olan rahatsızlık nedeniyle ona yöneldi. Ancak bu tür tepkisel zaferler, liderin gerçek başarısını ölçmek için yeterli değildir. Önemli olan, kazanılan bu mevkiyi nasıl yönettiği ve ortaya koyduğu icraatlarla kendini nasıl kanıtladığıdır.
Göreve geldikten sonra geçen beş yılı incelediğimizde, İmamoğlu’nun İstanbul’a odaklanmaktan çok, daha büyük bir siyasi hedef peşinde olduğunu görmekteyiz. Medyanın ona sağladığı geniş alan ve popülerlik, onu hızla "cumhurbaşkanlığı adaylığına oynayan bir figüre" dönüştürdü. Ancak bu süreçte İstanbul gibi dünyanın en önemli şehirlerinden birini ikinci plana atması, siyasi kariyerine dair büyük bir soru işareti oluşturdu. Liderlik, sorumluluk almayı ve bulunduğu konumda hizmet etmeyi gerektirir. Ancak İmamoğlu, başkanlık makamını bir sıçrama tahtası olarak kullanmayı tercih etti. Bu yaklaşım, kamuoyunda "ne oldum delisi olma" algısını oluşturdu.
Söylem ve Eylem Uyuşmazlığı
Ekrem İmamoğlu’nun seçim öncesi verdiği vaatlerin büyük bir kısmını yerine getirememesi, ona duyulan güveni zedeledi. Belediye başkanlığı döneminde yapılan bazı spekülatif işler ve yönetimsel aksaklıklar da cabası. Bunların yanı sıra, farklı platformlarda yaptığı konuşmalar ve verdiği mesajlar, entelektüel donanımının ne derece yeterli olduğu konusunda da soru işaretleri uyandırıyor. Türk tarihine, kültürüne ve toplumsal gerçeklere ne kadar uzak olduğu, zamanla daha belirgin hale geldi. Oysaki bir lider, içinde bulunduğu toplumun tarihini, kültürel mirasını, geçmişten gelen devlet tecrübelerini ve coğrafyanın dinamiklerini iyi bilmek zorundadır.
Türkiye’yi yönetmeye talip bir siyasetçinin; Türk tarihini, Osmanlı ve Selçuklu mirasını, İslam tarihini, Ortadoğu’daki dengeleri ve bölge ülkelerinin siyasi dinamiklerini en iyi şekilde analiz edebilmesi esastır. Zira bu unsurlara hâkim olmadan, Türkiye gibi tarihî ve stratejik önemi büyük bir ülkeyi yönetmek mümkün değildir. Ancak Ekrem İmamoğlu, bu gerçeklerden uzak, popülist yaklaşımlarla ve medya şöhretinin verdiği rahatlıkla hareket eden bir siyasi figüre dönüşmüş durumda.
Hukuki Süreçler ve Mağduriyet Algısı
Bir hukukçu olarak Ekrem İmamoğlu’na yönelik başlatılan bazı soruşturmaların ve açılan davaların hukuki temeli konusunda şüphelerim var. Bu süreçlerin çoğunun gereksiz ve siyasi olarak yanlış yorumlanmış hamleler olduğunu düşünüyorum. Ancak burada önemli olan nokta, İmamoğlu’nun bu süreçleri nasıl yönettiğidir. Elbette kendisine yönelik yapılan hukuki aksiyonlara tepki vermesi doğaldır ve siyaseten de yerinde bir hamledir. Ancak bunu bir mağduriyet söylemi üzerinden sürekli gündemde tutarak siyasi bir şova çevirmesi, onu bir mağdur değil, bir "stand-up sanatçısı" edasıyla hareket eden bir figüre dönüştürmüştür.
Bir siyasi lider, mağduriyet algısını halk nezdinde avantaja çevirmek isteyebilir. Ancak bunu yaparken kendisini halkın bir hizmetkârı olarak konumlandırmak yerine, bir kahraman gibi sunmaya çalışması, halkın gerçek beklentileriyle örtüşmemektedir. Sürekli olarak mağdur edebiyatı yapmak, ancak bunu yaparken bir mağdur gibi değil, bir kahraman edasıyla ortaya çıkmak, samimiyetini sorgulanır hale getirmektedir.
İstanbul ve İhmalkâr Yönetim Anlayışı
Ekrem İmamoğlu’nun en büyük eksikliklerinden biri, İstanbul’a olan ilgisizliği ve bu büyük metropolü yönetme konusundaki yetersizliği olmuştur. Yaklaşık altı yıldır İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görev yapmasına rağmen, kentin sorunlarına yönelik köklü çözümler üretememiştir. İstanbul, plansız projeler, altyapı eksiklikleri ve trafik gibi kronikleşmiş sorunlarla boğuşurken, İmamoğlu daha çok medya stratejileriyle gündemde kalmayı tercih etti.
İstanbul gibi bir dünya şehrinin başkanlığını üstlenmiş bir ismin, şehrin sorunlarına odaklanmak yerine kişisel siyasi geleceğini ön planda tutması, İstanbul halkının vicdanına havale edilmesi gereken bir durumdur. Şehir halkı, yöneticilerinden hizmet bekler; siyasi şov değil. Ekrem İmamoğlu, bugüne kadar yönettiği süreci, yerel yönetim başarısıyla değil, siyasi hamleleriyle anılır hale getirmiştir.
Sonuç: Gerçek Liderlik Ne Gerektirir?
Bu yazıyı taraflı bir bakış açısıyla kaleme almadığımı belirtmek isterim. Keşke her partide, her siyasi görüşten, özellikle de muhalefet içinde gerçek anlamda donanımlı, vakur, tarihini ve milletini bilen, gerçeklerden uzak olmayan ve popülist yaklaşımlar sergilemeyen liderler öne çıkabilse. Türkiye’nin siyaset sahnesinde ideolojik popülizm yerine vizyoner yönetim anlayışına sahip liderlere ihtiyacı var.
Sayın Ekrem İmamoğlu’na naçizane tavsiyem, kendini geliştirmesi, tarih bilincini artırması, İstanbul’a odaklanması ve şımarık tavırlardan uzak durarak gerçek belediyecilik hizmetine yönelmesidir. Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu liderler, sadece medya üzerinden parlatılan isimler değil, gerçekten donanımlı ve halkına hizmet etmeyi kendine şiar edinmiş şahsiyetler olmalıdır.
Av. İsmail DEMİR
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tel : 0312 484 23 84 0541 200 20 19 0533 966 12 89 | Faks : 485 04 53 | Haber Yazılımı: CM Bilişim