Kendimize Yabancılaşıyoruz
1994 yılından bu yana Afyon, Amasya, Aydın, Burdur, Çanakkale, Erzincan, Kahramanmaraş, Karabük, Karaman, Kayseri, Kırşehir, Konya, Malatya ve Tokat illeri ile 20 ilçe belediyesi olmak üzere toplam 34 belediyeye bir devlet kuruluşu tarafından plaket verilerek, onlara teşekkür edildi.
Bu belediyelere neden plaket verilmiş olabilir sizce? Üstün belediyecilik hizmetleri için mi? Acaba bu belediyeler tüm altyapılarını tamamladıkları için, şeffaflığı ve katılımcı yönetim anlayışını getirdikleri için yada meydan, bulvar, cadde ve sokaklarını tarihin imbiğinden süzüp modern çağa uygun şekilde düzenledikleri için mi plaket kazanmışlar? Maalesef öyle değil.
Bu plaketler bu belediyelere, ticarethaneler ve benzer kuruluşların Türkçe isim kullanmaları, mahalle, meydan, cadde ve sokaklara Türkçe isim verilmesi hususunda tavsiye kararları alarak Türk diline sahip çıktıkları için Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından verilmiş.
Evet evet yanlış okumadınız. Türkiye'de yaşıyoruz, Türkçe konuşuyor ve yazıyoruz, resmi kurumlarımızda, işyerlerimizde, sivil toplum kuruluşlarında Türkçe konuşup-yazan çalışanlarımız var, eşimize dostumuza sevgimizi Türkçe kelimelerle ifade ediyoruz ama işyerlerimize, meydan, cadde ve sokaklarımıza yabancı isimler veriyoruz. Demek ki evvel zaman içindeki günün birinde toplum olarak bir yerlere yabancı isim vermek gibi bir ihtiyacımız doğmuş. Bu ihtiyacımız bizi ne denli kendimize yabancılaştırmış, nasıl bir çıkmaza sokmuş ki, artık bir meydanını yada sokağını Türkçe olarak isimlendiren belediyeye plaket vererek, teşekkür eder duruma gelmişiz.
'Farkında olmak' diye sevdiğim bir söz var. Etrafımızda olup bitenlere getirdiğimiz farklı farklı yorumlar bizim görünürde neler olduğundan çok aslında ne olduğuyla ilgilendiğimizi gösteriyor. Buna yerden göğe kadar da hakkımız var. Peki hatırlıyor muyuz, kaç zamandır kendini medeni sayan toplumların aşağılamalarına boyun eğiyor, karşılarında eziliyoruz? Ne kadar yıldır hiç haketmediğimiz halde küçük bir sömürge gibi davranıyoruz? İlk olarak kaç yılında bazı Türk okullarında, Türk öğrencilere, Türk öğreticiler tarafından tüm dersler yabancı dilde okutulmaya başlandı? Türkiye'de kurulmuş ve sahibi Türk olan, faaliyetlerini Türkiye'de yürüten, Türkleri çalıştıran, Türklerle alışveriş yapan bir işletme ilk kez hangi tarihte bir Türk eleman aradığına dair ilanı gazeteye İngilizce olarak verdi? Birkaç sömürge dışında dünyanın başka hiçbir yerinde göremeyeceğimiz bu uygulamaların bizim başımıza nezamandır gelmeye başladığını benim gibi birçokları da hatırlamıyordur. Sanki hep bunlarla birlikte varmışız gibi geliyor bizlere.
Yabancı dile dayalı eğitim yıllar önce kısık sesle de olsa bir miktar tartışıldı. Buna karşı çıkan cılız sesler gerici, tutucu hatta dinozor olarak eleştirildi ve susturuldu. Yabancı dil eğitimi ile yabancı dile dayalı eğitim özel çabalarla birbirine karıştırılarak servise hazır hale getirildi, cılız seslerin üzerine boca edildi. Artık bunu sorgulayan dahi kalmadı. Merak ediyorum, TDK o tartışmalar sırasında nasıl bir tepki verdi yada herhangi bir açıklamada bulundu mu? Ben duymadım, siz duydunuz mu? Yabancı dil eğitiminin gerekli olduğunu ve herkesin en azından bir yabancı dili iyi derecede konuşabiliyor olmasının gerekliliğini savunduğum halde yabancı dile dayalı eğitim modelini kabul etmem imkansız. Bu ikisi ayrı ayrı şeyler çünkü. Okullarımızda yıllarca kendi ana dilini doğru düzgün yazamıyor ve konuşamıyorken, yarım yamalak yabancı dil ile bilim yapılabileceğine inandırılmış gençler yetiştirdik. Ana dilini iyice kavrayıp hazmedememiş bir kişi nasıl olur da kendine yabancı olan bir dili daha iyi öğrenebileceğini düşünebilir, buna nasıl ikna edilebilir, anlamak çok güç.
TDK'nın 'Türk Dili Müzesi' kuracağını duydunuz mu bilmiyorum ama ben duyduğumda neredeyse küçük dilimi yutacaktım. Kendi kuralları çerçevesinde gelişen canlı bir varlık olarak tanımlanan dil için müze kurma fikri, sanırım Türk diliyle ilgili geçmişte atılmış yukarıda söz ettiğimiz adımların tamamlandığını, artık fethedilecek kale kalmadığını gösteriyor. Türkçe artık müzelik bir dil haline geldi işte. Bu milleti tarihin hiçbir döneminde esir edemediniz ama dilini müzelik hale getirdiniz ya; sevinin, bayram edin, gün sizin gününüzdür.
Bu aşamada TDK'na iki önerim olacak;
Kuracağınız müzeye Karamanoğlu Mehmet Bey ismini sakın vermeyin,
Türk diline dayalı eğitim yapmayı inatla sürdüren okullara, Türkçe çıkmaya devam eden gazetelere ve o gazetelere ilanlarını Türkçe vermeye devam eden işletmelere, sokakta, evde, işyerinde hâlâ Türkçe konuşup-yazanlara da bu plaketlerden verin.
Türkçeyi ne denli doğru ve etkin kullandığımız ise bir başka yazının konusu olsun.
Derin kaygılarımla
Deniz Varlı
Fotoğraf: www.golbasigazetesi.com
Bayram Türkmez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tel : 0312 484 23 84 0541 200 20 19 0533 966 12 89 | Faks : 485 04 53 | Haber Yazılımı: CM Bilişim