• BIST 9006.55
  • Altın 3072.831
  • Dolar 34.2778
  • Euro 37.22
  • Ankara : 9 °C
  • İstanbul : 12 °C
  • İzmir : 14 °C

Danıştay saldırısının 'öteki' mazlumu

18.11.2008 22:40
Danıştay saldırısının öteki mazlumu
Danıştay'ın 'okul yolunda türban olmaz' kararıyla tartışmala-rın odağına yerleşen anaokulu müdürü Aytaç Kılınç, ilk kez konuştu: "Öldürülen Özbilgin kadar mazlum olduğumu düşü-nüyorum. Tertemiz davamı kirletip iki kat mağdur ettiler."

Danıştay İkinci Dairesi, 8 Şubat 2006'da beklenmedik bir karara imza atar. Mustafa Birden başkanlığındaki daire, Aytaç Kılınç isimli anaokulu öğretmeninin okula gidiş-gelişlerde başörtüsü taktığı için Gölbaşı Bayrak Garnizonu Anaokulu'na müdür olarak atanmasının sakıncalı olduğuna hükmeder. Hukuk, siyaset ve medya tarafından eleştiri oklarına hedef kalan İkinci Daire üyeleri, karardan üç ay sonra Alparslan Aslan'ın silahından çıkan kurşunların hedefindedir. 17 Mayıs 2006'da gerçekleştirilen saldırı ilk başta öğretmen Kılınç'ın başörtüsüne bağlanmaya çalışılsa da bu olay Türkiye'yi derinden sarsan birçok gelişmeyi de beraberinde getirir.

Saldırıda üyelerden Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybeder. Mustafa Birden ve 3 üye yaralı olarak kaldırılır hastaneye. Terör örgütü Ergenekon ile bağlantısı sonradan ortaya çıkan saldırgan Alparslan Aslan ise cezaevine gönderilir. Sabah saatlerinde Başkent'in merkezinde yaşanan bu olay geride birçok soru işareti bırakır. Ve o soruların muhatabı olarak tek bir hedef, tek bir sebep gösterilir kimi çevrelerce: "Aytaç Kılınç'la ilgili başörtüsü kararı."

Dışarıda taktığı başörtüsü sebebiyle okul müdürlüğü yapması engellenen, atandığı ve iki kez mahkeme kararıyla geri döndüğü anaokulunun yüzünü bile göremeyen, her gidişinde başı açık olduğu hâlde okula alınmayan o öğretmen, hiç istemediği olayların odağında bulur kendini. Önceleri anlamaya çalışır başına gelenleri. Ancak her tayin edilişinde, karşılaştığı her zorlukta aynı şey telaffuz edilir yüzüne: "Paşa çok kızıyor! Paşa böyle istiyor! Paşa'nın emri bu!.." Sonrasında ise kötü bir oyunun içinde olduğunu anlar. Kılınç, "Bu saldırının bireysel bir şey olmadığını, organize bir iş olduğunu o gün hissetmiştim." diyor. Şimdilerde idarecilik görevi elinden alınsa da Ankara'nın ilçelerinin birinde öğretmenliğe devam ediyor. Her gün kilometrelerce yol gidip geliyor. Ve olayların hedefindeki isim ilk kez konuşuyor.

"BAŞÖRTÜSÜ YÜZÜNDEN ÇOK DAYAK YEDİM"

Kılınç, 15 yıllık öğretmenlik hayatını, müdür olarak atanması üzerine yaşadığı sorunları, görev yerinin 9 kez değiştirilmesini, başörtüsü yüzünden yediği dayakları ve yakında çıkacak kitabını anlattı.

Aytaç Kılınç, Selanikli bir baba ve Vanlı bir annenin iki kızından küçüğü. 1969 Antalya doğumlu. İlk, orta ve liseyi orada okur. Tek hayali, çocukluğunda etrafına toplayıp ders anlattığı çocuklara bir gün gerçek öğretmenlik yapmaktır. Kız meslek lisesi çocuk gelişimi bölümünü bitiren Kılınç dereceyle Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Bölümü'nü kazanınca bu hayalini kısa süre sonra gerçekleştirir. İslam'a olan ilgisi ise lise yıllarında ortaya çıkar. Aldığı kitaplar, yaptığı araştırmalar sonrasında öğrenmeye başlar dinini. Öğrendikçe daha bir sarılır. Üniversite birinci sınıfa gelince başörtüsü takmaya karar verir: "Aile içerisinde iki kültürü bir arada yaşamıştık; ama din anlamında herhangi bir eğitim almadım. Başörtülü kimse yoktu ailede. Yurtta kalırken hafta sonları çıkıp kitap alıyordum. Aldığım kitaplarda kafamdaki soru işaretleri cevabını buluyordu. Ve sonunda örtünmeye karar verdim."

Başını örtmeye karar verdiğinde 18 yaşındadır Aytaç. En fazla Kur'an-ı Kerim'in mealinden etkilenir. Sadece başörtüsü değil, yaratılış, var olma, insana verilen değer de etkiler onu. O dönemler üniversiteye başörtüsüyle girilmesi, sorunsuz bir öğrencilik geçirmesini sağlar. Ancak inancı gereği taktığı bu örtü, ailesinin tepkisine sebep olur: "Annem doğudan gelmiş, ama batı kültürünün etkisinde kalmış. Onun ısrarıyla babam üniversiteden kaydımı aldırmaya geldi. Başörtülü olduğum için çok dayak yedim. Annem 'Senin gibi kızım yok! Senden utanıyorum' bile diyordu." Ailesi okuldan almasın diye onların yanında başını açar; ancak üniversitede kapatmaya devam eder. Zamanla Aytaç'ın kitaplarını okuyan ablası ve annesi de etkilenir. Önce ablası, sonra annesi kapatır başını.

Okul bitince yeterlilik sınavına girer. İlk görev yeri Bitlis'in Adilcevaz ilçesidir. Beş yıl görev yaptığı yerde ilçede sıkıntı yaşamaz. Başörtüsüyle gidip gelir okula. Görevdeyken açıktır başı. Ne öğretmenler ne veliler ne de halk karışır 'okul dışındaki' örtüsüne. İkinci tayin yeri Ankara Altındağ'daki Atam İlköğretim Okulu'dur. Müdür yardımcılığı gibi birçok görevde bulunur. Öğretmenlik hayatının sekiz yılı böyle geçer.

MÜDÜR OLARAK ATANINCA PAŞA KIZAR...

Yöneticilik sınavlarına giren Kılınç üçüncücükle kazanır müdürlük sınavını. Evi Gölbaşı'nda olduğu için idarecilik yapabileceği tek okul Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı Gölbaşı Bayrak Anaokulu'dur. O dönemki yönetmeliğe göre, müdürlük yapacağı okulda branşının olması gerekmektedir. Aytaç Hanım'ın branşı çocuk gelişimi olduğu için ya kız meslek lisesine ya da anaokuluna müdür olarak atanacaktır. Bayrak Anaokulu'nun müdür kadrosu boş olduğu için buraya tayin edilir. Bu okulun önemi ise Genelkurmay Elektronik Sistem Komutanlığı'nın (GES) içindeki Bayrak Garnizonu'nda yer almasıdır.

Kararnamesini eline alan Kılınç, bir an önce göreve başlamak için okulun yolunu tutar. Ve her şey burada başlar: "Okul Gölbaşı'na 20 kilometre uzaklıktaydı. Askerî bir bölge olduğu için okula yaklaşmadan önce başörtümü çıkarıp torpido gözüne koydum. Görevli, ruhsat ve ehliyetimi istedi. Elimi cebime attım, baktım ehliyetteki fotoğrafım başörtülü. Sıkıntı çıkmasın diye sadece ruhsatımı verdim."

Bir süre sonra okulun hizmetlisi ehliyeti de istemek için geri gelir. Aytaç Hanım ona ehliyetini göstererek: "Sen buranın yapısını biliyorsun, sorun olur mu?" diye sorar. Hizmetli: "Burası gâvur memleketi mi hocam!" der ve kimliği içeri götürür. Ancak gidiş o gidiş, kimliği bir daha gelmez.

PAŞA ÇOK KIZDI, GİREMEZSİN!

Mesai bitimine kadar kapıda bekleyen Kılınç, kimliğinden dolayı içeri alınmayacağını anlar. Kapıdaki nöbetçi askere ne yapması gerektiğini sorduğunda, sağlık raporu, ikametgâh ve sicil kaydını alıp bir gün sonra gelmesi söylenir. Kılınç, evrakları tamamlayıp ertesi gün tekrar gider okula. Ancak yine kapıdan içeri alınmaz. Bunun üzerine Kılınç, okula girmesini engelleyen komutanla görüşmek istediğini belirtir; ama verilen emir doğrultusunda geri gönderilir: "İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü'ne gittim. Fakat ben gelmeden haber ulaşmış. Müdür odasına beni çağırarak, 'Senin ne işin var orada, ne yapmaya çalışıyorsun?' diye bağırmaya başlar. "Ben o okulun müdürüyüm. Tayin oldum ve göreve başlamak için gittim. Başörtülü gitmedim, kimliğimden dolayı bunu bana yaptılar." diye cevap verir Aytaç öğretmen. Ancak karşılığında 'Paşanın çok kızdığı, bir daha oraya gitmemesi gerektiği' cevabını alır.

Aytaç Kılınç, o dönem yaşadıklarının hem sağ hem sol kesimler ve medyada yanlış aksettirildiğini belirtiyor. Kimi 'askerin direncini kırmak istiyor' demiş, kimi de, 'keşke başörtülü gitmeseydi!' diye yorumlar yapmış: "Ben zaten başörtüyle çalışmayacaktım. 28 Şubat sürecinden beri artan başörtüsü hassasiyetinin farkındaydım. Beni onlar başörtülü görmedi, 10 yıl önceki kimliğime göre değerlendirdiler. En çok buna üzülüyorum." Çaresiz kalan Aytaç öğretmen bu sefer soluğu Gölbaşı Kaymakamı'nın yanında alır. Kışkırtıcı bir şey yapmadığını, okula müdür olarak atandığını; ama kimliğinden dolayı içeri alınmadığını anlatır. Kaymakam hemen telefona sarılarak Garnizon Komutanı'nı arar. Yanında kılık kıyafet yönetmeliğine uygun, sınavı kazanmış bir öğretmenin bulunduğunu ve kendisine kefil olduğunu söyler. Ancak Garnizon Komutanı Kaymakam'ın suratına kapatır telefonu. Kaymakam durumu hissettirmez; Aytaç Hanım'a biraz beklemesini, belki başka okula görevlendirilebileceğini söyler.

İŞTE AKSİYON'UN ÇARPICI DOSYASINDA CEVAP BULAN ÇARPICI SORULAR

  • OKULUN HUZURUNU BOZAN KİMDİ?
  • MAHKEME KARARI BOZUNCA NELER YAŞANDI?
  • HASTANEYE GİTMEYİ NEDEN ÇOK İSTEDİ?
  • BÜTÜN BUNLARDA O PAŞANIN ETKİSİ VAR MI?
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • Cumhuriyet Bayramını Çoşkuyla Kutladık01 Kasım 2010 Pazartesi 12:08
  • SINIF ÖĞRETMENLERİMİZİN MESLEKİ ÇALIŞMALARI01 Kasım 2010 Pazartesi 12:06
  • CANTUĞ TURAY İLE SÖYLEŞİ01 Kasım 2010 Pazartesi 12:04
  • 13 Ekim Ankaranın Başkent Oluşu01 Kasım 2010 Pazartesi 12:03
  • NESİBE AYDINDA İZCİLİK ÇAILŞMALARI01 Kasım 2010 Pazartesi 12:01
  • Okul zili bugün yarı yıl tatili için çalacak23 Ocak 2009 Cuma 11:20
  • Eğitimcilerden Filistin açıklaması12 Ocak 2009 Pazartesi 22:36
  • Gölbaşı’nda eğitime büyük destek16 Aralık 2008 Salı 15:13
  • Eğitim-Bir-Sen Gölbaşı Temsilciliği Açıldı28 Kasım 2008 Cuma 00:04
  • Minik Yüreklerdeki Futbol Heyecanı26 Kasım 2008 Çarşamba 19:08
  • Tüm Hakları Saklıdır © 2008 Gölbaşı Taraf | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0312 484 23 84 0541 200 20 19 0533 966 12 89 | Faks : 485 04 53 | Haber Yazılımı: CM Bilişim