TARİHTE BUGÜN..
Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nun (THKO) kurucu ve yöneticilerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edildi.
Son söz olarak;
Deniz Gezmiş: " Yaşasın tam bağımsız Türkiye.Yaşasın Marksizm- Leninizm. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği. Yaşasın İşçiler, köylüler. Kahrolsun emperyalizm,"
Yusuf Aslan: "Ben ülkemin bağımsızlığı ve halkımın mutluluğu için şerefimle bir defa ölüyorum. Sizler bizi asanlar şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz. Biz halkımızın hizmetindeyiz. Sizler Amerikanın hizmetindesiniz. Yaşasın devrimciler. Kahrolsun faşizm, ".
Hüseyin İnan: "Ben şahsi hiçbir çıkar gözetmeden halkımın mutluluğu ve bağımsızlığı için savaştım. Bu bayrağı bu ana kadar şerefle taşıdım. Bundan sonra bu bayrağı Türk halkına emanet ediyorum. Yaşasın işçiler, köylüler ve yaşasın devrimciler. Kahrolsun faşizm" dediler.
Memlekete yollanan, sıradan bir mektup sanki...“Babama, anneme, kardeşlerime ve yakın akrabalarıma” diye başlıyor.
Düzgün bir el yazısı...
Kısa, sağlam cümleler...
“Söyleyecek fazla söz bulamıyorum” diyor.
“Üzüntü ve acınızı tahmin ediyorum” diyor.
“Metin olunuz” diyor.
İdama giden bir gençlik liderinin mektubu bu...
Hüseyin İnan‘ın...
Kaleminde en ufak bir titreklik emaresi yok. Tersine, kalanlara metanet telkin eden bir bilgelik var.
Hele son cümle:
“Yazılacak çok şey var. Fakat hem mümkün değil, hem sırası değil.”
“Mümkün değil“ çünkü başucunda cellatları bekliyor.
“Sırası değil”; çünkü Hüseyin idama gidiyor.
***
Kadıköy Belediyesi’nin katkısıyla Caddebostan Kültür Merkezi’nde, “Üç Fidanın Anısına” birsergi açıldı hafta sonu...
Hüseyin‘in mektubu oradaydı.
Uzun uzadıya inceledim.
Mektubun hemen yanına, idamından sonra ailesine teslim edilen eşyaları konulmuştu:
İki kitap:
Mustafa Kemal’in “Anafartalar Muharebesine Ait Hatırat”ı...
Ve “Atatürk için diyorlar ki...” kitabı...
Mete Ertekin‘in içerde yaptığı yağlıboya tablosu...
Bir fotoğraf makinesi...
Tekel kibriti... Birkaç Birinci sigarası...
Kalemi... Diş macunu, fırçası...
Bir de bir çift lastik ayakkabı...
Okuduğum eski bir kitaptan hatırladım o ayakkabıyı...
“Babam” diyordu Hüseyin, ... yarın ayağımdaki bu lastik ayakkabılarıgörünce, oğlumun doğru dürüst bir ayakkabısı bile yokmuş diye üzülecek.”
İdama giderken bile kalanları düşünen bir diğerkâmlık... Selam durmamak elde değil.
***
Serginin açıldığı gün, “Delikanlım“ belgeselimizi izledik Kadıköylülerle...
“Deniz’ler“i gözyaşlarıyla, alkışlarla andık.
Ancak orada Hüseyin‘in akrabalarıyla tanışınca, “Deniz’ler” deyip durarak, onun yol arkadaşlarına haksızlık ettiğimizi düşündüm.
Bugün, idamların 41. yıldönümünde onlara dair yazacağım satırları, bu kez Hüseyin’e ayırmak istedim.
Türkiye’nin nasıl insanları astığı anlaşılsın diye...
“Niye bugün şöyle cevval gençler çıkmıyor” diyenler, nedenini biraz mazide arasın diye...
O maziyi bilmeyenler biraz utansın diye...
Hüseyin‘e “İnan“anlar çoğalsın diye...
CAN DÜNDAR / MİLLİYET
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tel : 0312 484 23 84 0541 200 20 19 0533 966 12 89 | Faks : 485 04 53 | Haber Yazılımı: CM Bilişim