“ KİMSE AMELLERİ İLE CENNETE GİREMEZ”!
hiç mevzu edilmediği de ortada. Bu söz hâlbuki bir vahiy ürünü olup çok ciddiye alınması gerekmektedir.
NECM – 3-4:Ve mâ yentıku anil hevâ. İn huve illâ vahyun yûhâ.(Ve o,hevasından
(kendiliğinden) konuşmaz. O'nun söyledikleri), sadece O'na vahyolunan vahiydir.
Peki, Allah’ın Habib’i bu sözü söyleyince ashabının tepkisi ne olmuştu “AMEL İLE SENDE Mİ CENNETE
GİDEMİYORSUN EY ALLAH’IN RESULÜ?” demişlerdi. El cevap: “EVET AMA RABBİM BENİ
RAHMETİNE GARK ETTİ”
Şimdi bu hadîs’in ciddiye alınmadığını görüyorum. Peki, İslâm’ın 5 şartı denilen ve şart denildiği için de
mutlak kurtuluş olarak ifade edilen bu ameller bizi nasıl kurtaracak? Bence bugün Kur’ân’daki İslâm’ı yaşayamamızın sebebi, bu hadis’i Kur’ân ile sorgulayamayışımızdan kaynaklanmaktadır.
Bu konuda Kur’an ne diyor?
NUR – 21:Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni), ve men yettebi’
hutuvâtiş şeytâni fe innehu ye’muru bil fahşâi vel munker(munkeri) ve lev lâ fadlullâhi
aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ minkum min ehadin ebeden ve lâkinnallâhe yuzekkî men
yeşâu, vallâhu semî’un alîm(alîmun).Ey âmenû olanlar, şeytanın adımlarına tâbi olmayın!
Ve kim şeytanın adımlarına tâbî olursa o taktirde (şeytanın adımlarına uyduğu taktirde
muhakkak ki o (şeytan), fuhşu (her çeşit kötülüğü) ve münkeri (inkârı ve Allah'ın
yasak ettiklerini) emreder. VE EĞER ALLAH'IN RAHMETİ VE FAZLI SİZİN ÜZERİNİZE
OLMASAYDI (NEFSİNİZİN KALBİNE YERLEŞMESEYDİ), İÇİNİZDEN HİÇBİRİ EBEDİYYEN
NEFSİNİ TEZKİYE EDEMEZDİ. LÂKİN ALLAH, DİLEDİĞİNİN NEFSİNİ TEZKİYE EDER. Ve
Allah, Sem'î'dir (en iyi işitendir) Âlim’dir (en iyi bilendir).
Ayette de Allah Habib’ine ayni şekilde vahy etmiş.” ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ
minkum min ehadin ebeden ve lâkinnallâhe yuzekkî men yeşâu ..VE EĞER ALLAH'IN RAHMETİ VE
FAZLI SİZİN ÜZERİNİZE OLMASAYDI (NEFSİNİZİN KALBİNE YERLEŞMESEYDİ), İÇİNİZDEN
HİÇBİRİ EBEDİYYEN NEFSİNİ TEZKİYE EDEMEZDİ. LÂKİN ALLAH, DİLEDİĞİNİN NEFSİNİ
TEZKİYE EDER.”(nur-21)
Bu sözün içinde nefsin tezkiyesinden bahsedilmiş, nefsimizi de Allah dilerse tezkiye edeceğini söylüyor.
Demek ki kurtuluş (felâh) nefsin tezkiyesi veya ıslâh-ı nefsin (salih amelin)yapılmasına bağlı.
ŞEMS – 9:Kad efleha men zekkâhâ. Kim onu (nefsini) tezkiye etmişsefelâha (kurtuluşa)
ermiştir.
Ayette böyle söylediği halde bize bu güne kadar nefsin temizlenmesi, tezkiye edilmesi hakkında tam aydınlatıcı
bir bilgi ulaştırılamadı. Sebebinin de bunu bilmesi gerekli olan kişilerin, salih amelin ne olduğu hakkında
bir bilgilerinin olmamasıdır. Onun için değil mi insanlar : “benim kalbim temizdir, ben kimseye bir kötülük
yapmam, kul hakkı yemem” diyerek, olmayan bir tevazu içinde Allah’ın dilediğinin nefsini temizleyeceği
halde kendilerinin nefslerini temizlediklerini iddia ediyor. Amelleri ile de kurtulacağının zannı içindedirler.
NİSA – 49:E lem tere ilellezîne yuzekkûne enfusehum belillâhu yuzekkî men yeşâu
ve lâ yuzlemûne fetîlâ(fetîlen). Kendi nefslerini temize çıkaranları (tezkiye ettiklerini
söyleyenleri) görmedin mi? Hayır (öyle değil). Ancak Allah, dilediği kişinin nefsini tezkiye
eder. Ve onlar, hurma çekirdeğinin ince ipliği kadar (bile) zulüm olunmazlar.
Nefsin ıslahı Allah’a ait olan bir vaat ve dünya ve ahiret saadetimiz de buna bağlı. Allah’ın rahmeti ve fazlı
nefsimizin üzerine olması şartı oluşursa o zaman felâh’a ulaşmamız söz konusu, çünkü Allah söz vermiş.
Allah’ın rahmeti ve fazlı nasıl üzerimize olacak? Bunun bilgisinin de kimsede olmadığı anlaşılıyor ki, kimse
bu konuda fikir beyan etmiyor.
Bakın Kur’ân, rahmet ve fazlın hangi şartlarda üzerimize olabileceğini söylüyor:
(İSLÂMIN BEŞ ŞARTI DA AMELDİR)
NİSA – 175:Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin
minhu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ (mustekîmen).
Böylece Allah'a âmenû olanları (ölmeden önce ruhunu Allah'a ulaştırmayı dileyenleri) ve
O'na (Allah'a) sarılanları ise, (Allah) kendinden bir rahmetin ve fazlın içine koyacak ve
onları, kendisine ulaştıran “Sıratı Mustakîm”e hidayet edecektir (ulaştıracaktır).
Ruhumuzu Allah’a ulaştırmayı diliyoruz (vuslatı arzuluyoruz). Bizim bu dilememize karşılık Allah da
bizi diliyor, hem kendisine ulaştırıyor(hidayet’e eriyoruz),hem de dilediği için nefsimizi temizliyor(tezkiye
ediyor).bu da bizim felâha (kurtuluşa) ermemizi sağlıyor. Allah’a mülâki olmayı dilemediysek salih amel
yapabilmemiz mümkün değil. Salih amel yoksa Kur’an’a göre mümin değiliz. Ayetin mefhum-u muhalifi
mü’min olmayan salih amel işlemiyor demektir.
NAHL – 97:Men amile sâlihan min zekerin ev unsâ ve huve mu’minun fe le nuhyiyennehu
hayâten tayyibeh(tayyibeten), ve le necziyennehum ecrehum bi ahseni mâ kânû
ya’melûn(ya’melûne). Mü'min olan kadın ve erkekten kim salih (nefsini tezkiye ve tasfiye
edici) amel işlerse, o taktirde ona mutlaka tayyib (temiz, helâl) bir hayat yaşatırız. Ve
onları, mutlaka yapmış oldukları amellerin ecirlerinden (bedellerinden), daha ahseni
(güzeli) ile mükâfatlandıracağız.
Mülâki olmayan kişinin amelleri de boşa gideceğinden elinin boş bir şekilde Allah’ın huzurunda olması ne
kadar kötü bir durum. Sizce nasıl bilemem.
KEHF – 105:Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ
nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ(veznen). İşte onlar, Rab'lerinin âyetlerini ve O'na
mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah'a ulaşmasını) inkâr ettiler. Böylece onların
amelleri heba oldu (boşa gitti). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.
Bu ayette inkâr edilen ayetlerin sadece Allah’ın emri olan O’na mülaki olma ayetleri olduğunu
anlayabiliyoruz, değil mi? Hâlbuki bizi yaradan Rabbimize ulaşmayı dilesek hem takva sahibi olacağız, hem
Allah’ın dostu olacağız.
RUM – 31:Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel
muşrikîn(muşrikîne). O'na (Allah'a) yönelin (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi
olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.
ENFAL – 34:Ve mâ lehum ellâ yuazzibehumullâhu ve hum yasuddûne anil mescidil
harâmi ve mâ kânû evliyâehu, in evliyâuhû illel muttekûne ve lâkinne ekserehum
lâ ya'lemûn(ya'lemûne).Ve onlar, Mecsid-i Haram'dan men ediyorlarken (engel
oluyorlarken) ve onlar, O'nun (Allah'ın) dostları değilken; Allah, niçin onlara azap
etmesin? O'nun dostları ancak takva sahibi olanlardır. Ve fakat onların çoğu bilmezler.
Dileğimizin karşılığında da Allah da bizi dileyeceği için, salih amel yapacağız ve mü’min olacağız. Hani
derler ya “daha belanı mı arıyorsun”.
Allah Kur’an ile Habib’ini doğrulamış. Bizler Kur’an’dan uzaklaşınca sudan çıkmış balık gibi çırpınarak
ömrümüzü boşa heba ediyoruz. Kendimizi kandırmayalım, farz olan ibadetler yalnız başına bizi dünya ve
ahiret saadetine ulaştırmıyor.
Allah’a emanet olun
Doğan Kuşman
[email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tel : 0312 484 23 84 0541 200 20 19 0533 966 12 89 | Faks : 485 04 53 | Haber Yazılımı: CM Bilişim