• BIST 9549.89
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • Ankara : 14 °C
  • İstanbul : 18 °C
  • İzmir : 19 °C

Erdoğan Usta'nın Hikayesi belgeselinde konuştu

04.09.2013 15:28
Erdoğan Ustanın Hikayesi belgeselinde konuştu
Başbakan, Usta'nın Hikayesi adlı belgesel yayınında konuştu.

  Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendi hayatının anlatıldığı Usta'nın Hikayesi adlı belgesel yayını için Beyaz TV ekranlarında konuştu.

http://youtu.be/yimkyMb76-E

"İLK OKULDA LAKABIM HOCA'YDI"

İşte Erdoğan'ın ağzından kendi hikayesi;

İlkokul 5. sınıfta namaz kılmayı bilen olmayınca kendisi "Ben kılarım" deyip çıkınca "Hoca" lakabı taktılar. Yani ilkokulda benim lakabım Hoca idi. Din Ben bu lakabı yadırgamadım. Biz çünkü hocaya da hoca derdik. Öğretmene de. İmam Hatip süresince ise Tayyip adı ile anıldım. Anne ve babamın bana farklı hitapları yoktu da. Karadeniz'de Tayyip ismini bu şekilde kullanmazlar. Teyyüp diye geçer genelde. Annem rahmetli yumuşatarak o şekilde kullanırdı, babam da öyle kullanırdı. Sonra sonra diye diye düzeltir hale getirdik. Ama söylenen Teyyüp şeklindeydi. Karadeniz'de Fatma ismi mesela, Fadime diye okunur. Rize'de böyledir.

Küçükken bisikletimiz yoktu. Daha doğrusu bisiklet alacak durumumuz yoktu. 

MUTFAGIMIZ OLDUKÇA ZENGİNDİ

Karadeniz mutfagı ile zengindi soframız. Annem de çok maharetliydi. Mesela bir anda bakarsınız fırından hamur alırdı, o hamuru açar, onu kavurmayla beraber bize yedirirdi. Annemin ayrıca sarması çok güzeldi, buğlamayı da iyi yapardı. Karalahanı çorbası da çok güzeldi. Bunun yanında pilavın her türlüsünü de çok güzel yapardı. Mutfağımız o noktada çok zengindi. İsteklerimizde de boş dönmezdik. Ve bizim ev misafirsiz kalmazdı. Babam memleketten kimler gelirse alır gelirdi. 2 oda vardı evde. Öyle haber vermek de babamda yoktu. Aniden yanında 1-2 misafirle kalkmış gelmiş. Bizde "sini" derler, altta o yufkanın açıldığı sini. Orada hemen sofra hazırlanır, yarım saat 45 dakikada iş biterdi hemen. Onun tadı bambaşkaydı tabi. O da gelen giden arasındakiler için çok önemli bir köprüdür. Babama Kaptan Amca diye hitap ederlerdi. 

BABAM ÇOK OTORİTERDİ

Babamda çok otoriterdi. Yani bir defa bizim yetişmemizde gerçekten karakter yapımızın oluşmasında, onun o ciddiyetinin çok faydası olmuştur. Ağzınızdan kötü bir laf çıkacak, cezası çok ağırdır. Küfredemezsiniz, faturası ağır olur. Onun için de zaman zaman babam bizimle hesaplaşmıştır. Faturasını da ağır ödedik ama kazandık.

KİTAPLARIMI KARTPOSTAL SATARAK ALIRDIM

Sınıfımda İsmail vardı bir tane. Onların bir kitap evi vardı. Ve ben tabi yatılı okuduğum için babam haftada 2.5 lira verirdi bana. Ben bu parayla o zaman kartpostal alırdım. Sirkeci'de bir kartpostal firması vardı. Balat'tan halk otobüsüne biner, oradan Sirkeci'ye gider, akşam tekrar etüde yetişirdim. Yatılı okuduğumuz için kartpostalla arkadaşlarımız durumunu anlatırdı. Buradan kazandığım paralar vardı. Hafta sonu simit ve su satardım. Ve o arkadaşımdan ben ilk kaynak kitaplarımı almaya başladım. İlk ansiklopediyi onlardan aldım. Beş lira taksitle aldım kitapları. Babam bu teşebbüsümü görünce bir marangoz arkadaşına kütüphane yaptırdı.

O zamanlar bir gazetenin şiir yarışması vardı. O zaman yarışmaya katılıp birinci olmuş ve ödül kazanmıştım. Hatayımdaki ilk ödül olmuştu. Kütüphane kazanmıştım.

"KASIMPAŞALI SÖZÜNÜN ERİDİR"

Kasımpaşalı olmak, bugünün jargonu değil. Mazisi çok eskidir. Kasımpaşa tarihi misyonu itibariyle Osmanlı'nın denizcilikte müstesna olan kesiminin oturduğu yerleşik olduğu bir yer. Ve şu an Kuzey Saha Komutanlığı burada. Bakıyorsunuz Deniz Harp Okulu'nun gelip geçtiği bir yer olmuş. Onların yerleştiği bir yerdir Kasımpaşa. Şu an ki hal değil Kasımpaşa. Bizim de oturduğumuz bölge burasıydı. Bizim ilerimize gittiğinizde dut bahçelerini görürdünüz. Piyale Paşa eskiden Doymazdere idi. Baruthane vardı biraz ileride. Askerler orada atış talimi yapardı. İşte bu dönemler evrile evrile bugünlere geldi. Zaman zaman mafyanın içine girmiş tipler de oradan çıkmaya başladı. İstenmeyen görüntüler ortaya çıktı. Daha sonra onlar da değişime uğradı, adeta şu anda Türkiye'nin bir özeti durumuna geldi. Bizim orada yaşadığımız yıllar ağırlıklı olarak Karadenizliler'in olduğu dönemlerdi. Sonra Romanlar'dan gelen arkadaşlarımız vardı. Mahalle içinde Romanlar vardı komşumuz. Ayne ilkokulda, aynı sınıfta birlikte okuduk. Ve onlarla beraber hakikaten yaşamımızı birleştirdik. Şu an orada hala aynı şekilde otururlar. Kasımpaşalı sözünün eridir. Karşı taraftan da aynı şekilde sözünde durmasını bekler. Sözünde durmamanın bedeli ağır olur. Biz orada sözüyle özünün bir olmasını öğrendik. Kadir Bey de Kasımpaşalı sayılır. Beyoğlu'nun da eski eşrafındandır. Böyle bir yapı içerisinde Kasımpaşa'da yetiştik. Hala orada dostlarımız var. Zaman zaman da görüşüyoruz. Annemin ölümüne kadar kabir ziyaretlerinde Kasımpaşa'ya daha çok gidiyorduk.

İMAM HATİP'E GİTTİM DİYE "ÖLÜ MÜ YIKAYACAKSINIZ" DERLERDİ

İmam Hatip'e gidişimin vesilesi ilkokul müdürümdür. Müdürümüz, din dersine gelişi, babamı okula davet edip "Biz Tayyip'i buraya gönderelim" demesiyle sevdi hocayı.Sonra sınava girip kazandım. O zaman ötekileştirme şuydu. Niye siz buraya geldiniz derdi öğretmenlirimiz. Bütün liseler varken ne işiniz var burada. O zaman bu ötekileştirmenin kullandığı jargon buydu. Ölü mü yıkayacaksınız, derlerdi. Marmara Üniversitesi'ne başka bir okuldan diploma alarak girdim. Ötekileştirme ta o zamanlardan başlamıştı. O dönemler bizim kuşaklar, dışarıdan lise bitirip, ayrıca üniversiteye gittik. Aksi takdirte İmam Hatipli olarak gidebileceğiniz yerler sınırlıydı. İmam Hatip'te zannediliyor ki sadece Kur'an veya dinle ilgili diğer dersler okutuluyor. Halbuki yok öyle bir şey. Sosyoloji, Felsefe, Edebiyat hepsini okuduk biz. Şimdi yapılar neydi, sabır. Çalışacağız. Buradan almamız gereken bazı dersler var. Mesela 4 çocuğumuzun tamamı da İmam Hatip'e gönderdik.

BAŞÖRTÜLÜLER BATI'DA OKUDU TÜRKİYE'DE OKUYAMADI

Bir taraftan ötekileştirme yok diyeceksiniz, inanç ayrımı yapmıyoruz diyeceksiniz. Öteki taraftan da başörtüsünü inancım için kullanıyorum diyen çocuğa eğitim ve iş hakkı vermeyeceksiniz, bu adalet mi? Hani ayrım yoktu. Amerika'da okuyabiliyor. Batı'da okuyabiliyor, orada tüm imkanlar var. Peki Türkiye, halkının yüzde 99'nun Müslüman olan bir ülkede niye okuyamıyor. 82 Anayasası'nda laikliğin tanımı çok açıktır. Laikliğin gereği olarak eşit mesafede olmalıdır devlet. Malesef bu ayrımı yaptılar. Rahatsızlığın altında yatan bu zaten. Bu ülkede başörtülü de başı açık olan da bütün imkanlardan faydalanmalıdır. Hepsi aynı anda her imkana sahip olsun. Ve bu rekabet içerisinde toplum birbirini kucaklasın.

FENERBAHÇE SEVGİSİ 15 YAŞINDA GELDİ

Ailemizde futbola yönelik bir hastalık yoktu. Tersi vardı. Ben İmam Hatip'e başladığım andan itibaren bende futbol tutkusu başladı. Bizim oralarda mahalle takımları vardı. Bizim de kulübümüz iyi bir kulüptü. Ben o kulüpte topa başladım. Her hafta sonu geldiğimizde 15 yaştan sonrasını söylüyorum. Oynardık. Oradaki büyüklerimizin etkisiyle sanırım, Lefter'in de hastasıydım tabi. Bizi de alıp maça götürürlerdi. Lefter'in o zaman ki oyunları falan. Sanırım ondan etkilenmişim. Böylece Fenerbahçelilik başladı. Amatörde de futbol oynadım. Statlara serbest giriş kartı aldım. O kartla bedava girebiliyordum stada. İlk transferimde Camialtı'na transfer oldum. Aynı zamanda da okuyordum. Ama babamın haberi yoktu. Bugün de ailece, hanım hariç, Fenerbahçeliyiz. Eşim Beşiktaşlıdır.

FATİH TERİM VE HİDAYET TÜRKOĞLU

Top oynarken hocam derdi ki 'Oğlum topu yiyeceksin'. Top oynarken kondisyonun iyi olmalı topa hakim olmalısın, hırs olmalı. Onun için ben sporla siyaset arasında büyük bir bağ olduğuna inanıyorum. Fatih Hoca'dan da bu hırsı görüyoruz zaten. 

Hidayet Türkoğlu gerek Türkiye'de gerekse ABD'de bizi çok iyi temsil etti. Kendisini kutluyorum.

EMİNE ERDOĞAN'LA NASIL TANIŞTINIZ

Tepebaşı Gazinosu'nda bizim partimizin bir toplantısı var. Bizim hanımın tasarım yönü çok güçlüdür. Dikkatimi çekti. Yeni jenarosyanda elektriklenme denilen bizim aşk dediğimiz olay yaşandı. Ben aşkı kişiyi sevmesinden yok olmasıdır. Bakıyorsunuz bazıları bir aşık oluyor aşık olmaya devam ediyorlar. Biz bir aşık olduk pir aşık olduk.

Biz halamın oğlunun bir arabası vardı, onunla gittik annem babam yengem hep birlikte. giderken de kakaolu ya da çikolatalı baklava yaptırmıştık. İsteme işlemini yaptığımızda sonradan öğrendim ki baya kızarmışım.

TORUNLARIM SİYASETE ATILSIN İSTERİM

Çocuklarım çok önemli fakat torunlar da çocukları aratmıyor. Çocuklarıma da söylüyorum, en az 3 diyorum. Beni mahcup etmeyin, diyorum. Torunlarımın siyasete atılmasını isterim. Biz çekildikten sonra neden olmasın. Siyaset yaşamımızın olmazsa olmazıdır. İyi yetişmiş, dürüst insanlara ihtiyacımız var. Eğer böyle bir kabiliyet varsa. Kendileri de bu iş için heyecan duyuyorsa, olmalarını isterim.

Torunlarımla birlikte çizgi film izleyebiliyoruz. Anneleri 15-20 dakika diyor mesela. Biz de katlanıyoruz mecburen. Park derken zaten, oturduğumuz yer adeta park gibi.

Milli Türk Talebe Birliği'nde çalışırken, Beyoğlu Gençlik Kolları Başkanlığına seçildim. Milli Selamet Partisi'nin İstanbul Gençlik Kolları Başkanlığı teklif edildi. Sonra seçildim. O dönem 80 öncesi dönemdi. O zaman tabi, terör yoktu ama anarşi vardı. Öğrenci olayları vardı. Bize düşen görev de sorumlusu olduğumuz teşkilatımızı bu olayların içine sokmamaktı. Üniversiteye devam edemiyorduk tabi o süreçte. Ancak imtihanlara girip çıkıyorduk. 12 Eylül 1980 geldi sonra. Hem çalışıyorum, hem teşkilattayım hem de futbol oynuyorum. 12 Eylül hadisesi üniversiteyi bitirmemize de katkısı oldu. Böylece Tuzla'da yedek subay eğitimini aldık. Kura çektim, bilmediğim bir yer çıktı. Hasdal çıktı. Önce yedek subay olarak göreve başladım. İETT'den ayrıldıktan sonra da 2 yıl kadar piyasada ticaret yaptım. Ve kantin subaylığını üstlendim.

İnsan için siyaset yaptığınız zaman, kendiniz için de yapmış oluyorsunuz. Ülke için siyaset dediğiniz zaman da içinde bulunduğunuz ülkeye farklı zenginlikler katmış oluyorsunuz. Üniversite öncesi ve sonrası verilen bu mücadelede, parlamentoya gökten gelmedik. Siyasi liderlerin hangisi tabandan kazıya kazıya bir yerlere geldi?

89 yılında partinin il başkanıydım. Beyoğlu Belediye Başkanlığı seçimi için aday olmak istedim. Rahmetli hocamıza söyledim, müsade ederseniz aday olmak istiyorum diye. Ticaret, siyaset ve yaşam risktir. Eğer riski göze alamazsanız başarıyı yakalayamazsınız. Refah Partisi daha yükseklere çıkması gerekiyordu. Bazı tıkandığı noktalar vardı. 89'da Beyoğlu'ndan aday olduğumuzda 1.5 puanlık farkla kaybettik. 3.7'den yüzde 20'lere çıktık. Uygulamadığımız stratejiler bizi o noktaya taşıdı. Gece yarısı oylar çalındı vs. denildi. Üniversiteden 75 kişilik bir ekip aldık. Bunlara anket yaptırıyoruz. Bu anket yapan kızlarımıza hakaretler edildi. Refah'ta bu kızların ne işi var diye. Halbuki onlar bize anket yapıyordu. Sonra gelip dediler ki, ücret istemiyoruz, biz artık Refah Partiliyiz. Onların emekleri bu işin tohumlaması oldu.

RAKI İÇEREK "SEN AĞLAMA BEN AĞLIYORUM" DİYEN ADAM

O gece geç saatler, kaybettiğimizi öğrendik fakat Avusturya'dan orada çalışan, semtimizde bir arkadaşımız, yaşça benden biraz büyük. İsviçre'de çalışan Tevfik Aydeniz kardeşim vardı. Seçim için onları davet ettim, geldiler. Kapıdan çıktım, karşıya geçmiş, rakı içen birini gördüm. Başkanım diyor sen ağlama, ben ağlıyorum. Ama biz diyor oraya çıkacağız, 94'ün sinyalini veriyor. Ve 94'te biz İstanbul'u alıyoruz. O kişi sonra rakıyı da bıraktı. Yol arkadaşımız oldu. Sonra Beyoğlu'nu da İstanbul'u da aldık. Yola devam ettik.

Ev ev gezen kadınlarımız Türk kahvesini dağıttılar. sloganları da şöyleydi: 'Kahvenin 40 yıllık hatırı var biz size 40 gram kahve getirdik 40 yıl hatır istiyoruz' dediler. O çalışmadan sonra seçim gününden bir gün önceki gece çalışmamızı bitirdik ve 'TAMAM İNŞALLAH' dedik.

İSTANBUL BELEDİYESİNİN CHP'DEN ALINMASI

CHP çöpleri hava kirliliğini getirmişti. Biz dağları delip su getirdik havanın temizlenmesi için çalıştık. O zamanki İSKİ Başkanım bugün Orman ve Su İşleri Bakanım Veysel Eroğlu. 

Sayımlar yapılıyor biz TV'lerde netice açıklanmadan biz online sistemi kurmuşuz. Resmi tutanak geliyor merkeze neticeyi aldık gayet kendimizden eminiz. Sabah Gazetesi'nin bir temsilcisi geldi geçmiş olsun dedi 'Yo kazandık' dedim. ANAP'ta kutlama yapılıyor dedi. Yarın o zaman tekrar ziyaret edersiniz dedim.

YAŞAM TARZINA MÜDAHALE TARTIŞMASI

Sadece başlık atmışlar yaşam tarzımıza müdahale ediyorlar diye ama ben bunu anlamıyorum. Kimin hayat tarzına karışmışız. 

Ülkemizde hayat tarzının güvencesi olduk. Herkes istediği yerde istediği gibi, geziyor tozuyor, istediği gibi yiyor. Bizden yana hiçbir şekilde karışma olmamıştır, ancak bize ve ailemize, başörtülü kızların eğitim öğretim hakkı ellerinden alındı. Bundan büyük müdahale olur mu? Biz bu müdahalelerin içinde ezile ezile geldik. Ama inandık ve bu günlere geldik. Halkımız bizi kucaklıyorsa, dışlanmamanın olmadığını onlar görüyor. Bu yüzden yüzde 50 AK Parti'ye oy veriyor. Diğerleri bu oyu alamıyorsa, onlar kucaklayamıyor halkı. Ya bir bölgenin, ya etnik kesimlerin temsilcisi oldular.

AHMET KAYA NE ZAMAN ÇAĞIRSAM GELDİ

Ahmet Kaya kardeşimiz seve seve gelip, bizim için mesajları da en güzel şekli ile verdi. Biz de duygu dolu o veda töreninde hem Ahmet Kaya'yı dinledik. Bugün onları savunduklarını söyleyenler, ona çok şey yaptılar. Sanatçıyı sanatı sevdiğini söyleyenler, otelin arka kapısından çıkardılar onu. Ben ne zaman kendisini nereye davet ettiysem geldi, ve o veda gününde de yerini aldı. Ona rahmet diliyorum.

MUHTAR BİLE OLAMAZ DİYENLER HALA MEDYADA

AK Parti'yi kurma fikrinin temellerini cezaevindeyken atmıştım. Bir şeye inanmıştık. Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Bununla yürüdük, buna inandık. Yaptığımız kamuoyu araştırmasında, 42 bin kişi üzerinde araştırma yaptık. Ve şu andaki yol arkadaşlarımızın ciddi bir kısmı da o süre içinde beraber oldu bizimle. Bu demokrasi hayatında Türkiye'de yaşanmamıştır. İlk girdiğimiz seçimde, darbe üstüne darbe, tokat üstüne tokat, böyle gelen bir yapıda yüzde 34 oyla, yüzde 63'ünü aldık parlamentonun. Ve o gün bugündür sürekli yükselen bir trendimiz var. O yol haritamızın bize getirdiği zenginlikler var. Çalışan bir ekimiz var ve yolumuza devam ediyoruz. Muhtar bile olamaz diyenler, o başlığı atanlar hala var. Görsel ve yazılı medyada yer alıyorlar. Hani o amiral laflarını kendilerine yakıştıranlar var ya, bu başlıkları onlar atmıştı.

AK PARTİ KAPATILSA YENİSİNİ KURARDIK

AK Parti kapatma davası sonunda, kapatılsaydı yenisini kurardık. Biz tüzel kişiliklerin kapatılmasına karşıyız.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2008 Gölbaşı Taraf | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0312 484 23 84 0541 200 20 19 0533 966 12 89 | Faks : 485 04 53 | Haber Yazılımı: CM Bilişim