Dr.Doğan Kuşmanın Yazısı
Bazı kelimeleri ulu orta kullanmak, işin hedeften sapmasına neden
oluyor, ama biz bunun farkına varamıyoruz.
Oruç; insanın kendisini bir şeylerden uzak tutması için, nefsin
isteklerinin yapılmaması için bir ibadet veya ameldir. Yemek
yemeyerek tutulur ama isteklerin kontrol altına alınması ve
iradenin güçlendirilmesi için yapılan, mümin’i terbiye eden bir
ameldir. Allah'ın insanların oruç tutmalarının sonunda takva sahibi
olmalarını istemektedir.
BAKARA–183: Yâ eyyuhellezîne âmenû kutibe aleykumus
sıyâmu kemâ kutibe alellezîne min kablikum leallekum tettekûn
(tettekûne).Ey âmenû olanlar! Oruç, sizden öncekilerin üzerine yazıldığı
(farz kılındığı) gibi sizin üzerinize de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki
böylece siz takva sahibi olursunuz
Allah rızası için tutulsa da müminlere zikri hatırlatıp Allah’a
hidayet olmamıza yardımcı olan bir ameldir. Oruç takva sahibi
olmaya yönlendirecekse bu takvanın hidayetle sahip olunmaktadır.
Hidayet nasıl olur diye soracaksınız! Aslında müellifler hidayete
doğru yol anlamlarını yüklemişler. Bu din görevlilerinin hidayete
olmadıklarını ve hidayeti bilmediklerini gösterir. Bu nedenle
dalalette olduklarının farkında değildirler.
RA’D–27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min
rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi
men enâb(enâbe).Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize)
indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği
kimseyi dalâlette bırakır ve O'na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır
(hidayete erdirir).”
Ve Allah'ın Kûr'an'ı Kerim de hidayet tarifi Allah'a ulaşmaktır.
kul inne hudâllâhi huvel hudâ.. De ki: “Muhakkak ki Allah'a ulaşmak (Allah'ın
kendisine ulaştırması) işte o, hidayettir.”( BAKARA–120)..kul innel hudâ
hudallâhi De ki: “Muhakkak ki hidayet Allah'a ulaşmaktır(ÂLİ İMRÂN–73)
Tabiki insanların Allah'a ulaşma talepleri hüsnü bir kalp ile ise,
o zaman mutlaka Allah, Allah'ı dileyen böyle bir kişiyi hidayete
erdirecektir. ..allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men
yunîb(yunîbu). . Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni,
Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).( ŞÛR–13)
Allah'ın insanların dalaletten kurtulması ve hidayete ermesini ister. Çünkü
hidayete eren kişi takva sahibi olmuştur.
Bugün din öğretme görevini kendilerinde bir hak olduğunu
görenler takva sahibi olmadıklarını söyleseler de hidayette
olduklarını söylerler. Hidayete nasıl erişilir bilmezler. Allah'ın
emirleri değil de nefslerinin istediklerini yapan bu kişiler farkında
olmadan nefslerini Allah'ın yerine ilah edinmiş
A’RÂF–30: Ferîkan hadâ ve ferîkan hakka aleyhimud dalâletu,
innehumuttehazûş şeyâtîne evliyâe min dûnillâhi ve yahsebûne
ennehum muhtedûn(muhtedûne).Bir kısmı hidayete erdi ve bir
kısmının üzerine dalâlet hak oldu. Muhakkak ki onlar, Allah'tan başka
şeytanları dostlar edindiler. Ve onlar kendilerinin hidayete erdiklerini
zannediyorlar.
Hidayette olan bir kişi aynı zamanda takva sahibidir. Bu iki kavram
biri varsa diğeri otomatik olarak olur.
ZUMER–57: Ev tekûle lev ennallâhe hedânî le kuntu minel muttekîn
muttekîne). Veya: "Muhakkak ki eğer Allah beni HİDAYETE
erdirseydi, ben mutlaka TAKVA sahiplerinden olurdum." diyenlerden
(olmayın).
İnsanların takva sahibi olması onların hidayete ermiş olmalarını
gösterir hidayette Allah'ın dileyenleri kendisine ulaştırmasıdır.
SÂFFÂT–99:Ve kâle innî zâhibun ilâ rabbî seyehdîn(seyehdîni). "VE
MUHAKKAK Kİ BEN, RABBİME ULAŞAN OLACAĞIM. O, BENİ HİDAYETE
ERDİRECEK." dedi.
Hidayet ki takvasız olmaz bu da onların cennete girmelerine neden
olacaktır. Allah'ın insanların kurtuluşları için her imkânı vermiş,
fakat insanlar kendileri hidayete ermeden (ruhunu ölmeden
Allah'a ulaştırmayı dilemeden) kurtulacaklarını zannetmektedir.
ÂLİ İMRÂN–15: Kul e unebbiukum bi hayrın min zâlikum,
lillezînettekav inde rabbihim cennâtun tecrî min tahtıhel enhâru
hâlidîne fîhâ ve ezvâcun mutahharatun ve rıdvânun minallâh
(minallâhi), vallâhu basîrun bil ıbâd(ıbâdi). De ki: "Size bundan daha
hayırlısını haber vereyim mi? Takva sahibi olanlar için, Rabb'lerinin
katında, içinde devamlı kalacakları, altından nehirler akan
cennetler, temiz eşler ve Allah'ın rızası vardır." Allah kullarını en iyi
görendir.
Bir tek dilek insanı Cennet’e girmesine neden olacakken insanlar
dini sulandırdıkça iyice yozlaşmıştır ve ameller ile kurtulacaklarını
zannederler.
Bir amel olan oruç Allah'ın yardımı olmadan tutulursa açlık ve
öfke insanı kazanacağı bir amelden çok kaybettiren bir amel
olmaktadır. Hidayet üzeri olan bir kişi için Allah'ın yardımını alması
nedeni ile oruç’un ibadetlerin en uzun sürelisi olduğu için Allah’ı
hatırlatıp en fazla zikredebileceği bir ameldir. Bu hidayette olan bir
kişi için büyük bir keyif ve derecat kazanmaktır.
Bir de ölüm orucu denilen bir amel türedi ülkemizde. Bir amaç
uğruna açlık ile intihar eden veya kendisini öldürme tehdit’i ile
isteklerini yaptırmaya çalışmak (Bir insanın kendisini öldürmesi
dinimizce haram) farklı bir inanç. Allah’tan başka Rab edinenler
olduğunu gösterir. Oruç ise Allah hidayet için tutulur.
NİS–29: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ te’kulû emvâlekum
beynekum bil bâtılı, illâ en tekûne ticâreten an terâdın minkum,
ve lâ taktulû enfusekum, innallâhe kâne bikum rahîmâ(rahîmen).
Ey îmân edenler (âmenû olanlar)! Birbirinizin mallarını batılla (haksızlıkla)
yemeyin, ancak sizin rızanızla yaptığınız ticaret hariç. Ve kendinizi (ve
birbirinizi) öldürmeyin (intihar etmeyin). Muhakkak ki Allah, size
karşı Rahîm’dir.
Peki, bu açlık orucu ile kendisini öldürmeye çalışanlar ne tür bi
ibadet yapıyorlar ki? Allah için oruç tutmayı ve nefslerini kontrol
altına almayı değil de kendi ilahları için (ne için oruç tutuyorsa
ilahları odur) oruç tutmaları ilginç. Nefslerinin azgınlığı için
oruç tutuyorlar farkında değiller. Birileri bu konuda toplumu
bilgilendirmeli diye düşünüyorum, yoksa insanlar belki inançlı
ama bilmeyerek Allah’a karşı küfürlerini ve isyanlarını artırıyor.
Diyanet işlerinin böyle bir eğitimi yok mu? Yoksa onlarda mı bu
konu hakkında bilgi sahibi değiller veya ne halleri varsa görsünler
diye mi sesleri çıkmıyor?
Bilmeyen de, bilip de söylemeyen de velhasıl her iki taraf da bu
işten sorumlu ve Allah’a bu konuda hesap verecekler.
DOĞAN KUŞMAN
[email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tel : 0312 484 23 84 0541 200 20 19 0533 966 12 89 | Faks : 485 04 53 | Haber Yazılımı: CM Bilişim