• BIST 9549.89
  • Altın 3005.805
  • Dolar 34.5348
  • Euro 36.0249
  • Ankara : 11 °C
  • İstanbul : 17 °C
  • İzmir : 19 °C

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ !

27.04.2013 21:13
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ !
“Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler gelir, başka komutanlar hâkim olabilir”

Çanakkale ruhunu yaşamak, O atmosferi yerinde solumak, duygularına gem vuramamaktır ÇANAKKALE ! Her köşesi, basılan milim kare toprağında bu vatan için kanlarını, canlarını hiç düşünmeden yatan Aziz Şehitlerimizin ,  Atalarımızın olduğunu bilmek, bu vatanın kolay kazanılmadığını bir kez daha anlamış oldum.  Gerçekten milli duygulara sahip her insanın bir kere de olsa oraya gidip o havayı solumaları gerekiyor.

18 Mart 1915 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün komutanlığında savaşan binlerce Türk askerinin yanı sıra, bir o kadar da binlerce yabancı askerin burun buruna çarpışarak kanların döküldü yerdir Çanakkale ! 18 Mart ve 25 Nisan arası Anzaklar her yıl gelip burada savaşıp şehit olan Atalarını şafak vakti ile birlikte anmaya başlarlar. Türkler ne kadar sahiplerse Atalarına, onlarda minnetlerini her sene gösterirler.

Çanakkale’yi yaşamak gerçekten de çok başka bir duyguymuş ! Okuduğum kitaplar, izlediğim Çanakkale’yi anlatan  görseller in bir şeyi ifade etmediğini anlamış oldum böylelikle yaşayıp görünce.

Bir yandan rehberin anlattıkları, diğer yandan adım atılan her yerde şehitlik, beni o döneme alıp götürdü. Balıkesirli Adile Nine’nin öyküsü , işte Türk analarının fedakar ve cefakar yürekleri dedirtti bana. Gelin isterseniz Adile Nine’nin öyküsü ile başlayalım ..

Balıkesir'de bir zamanlar sevgili bir Adile Teyzemiz vardı. Bu kahraman Türk anası, kocasını ve oğlunu Çanakkale'de şehit vermişti. Birinci Dünya Harbi'nin başladığı o karanlık günlerde bazı evlere kırmızı zarflar gelir, bazı evlere de hiç haber gelmezdi.

       Türk anneleri bitmeyen karanlık gecelerde, pır pır eden yürekleriyle gözyaşı döker, postacıların yolunu gözlerlerdi. Bir gün Balıkesirli Adile Teyze 'ye de kırmızı bir zarf getirdiler. Adile Teyze'nin dünyası yıkıldı. Ağladı, ağladı. Şehit eşi için Yüce Rabbine dualar etti. Geride kalan bir küçük dükkanı ve oğlundan başka teselli kaynağı yoktu.

       Çanakkale'de Türk'ün ateşle imtihanı vardı. Cephede azalan asker kadroları ulaşım zorlukları yüzünden, Trabzon'dan gemilerle, Balıkesir ve Ege Bölgesi'ndeki gönüllü ve yedek gençlerle dolduruluyordu. Balıkesir şehir meydanında davullar çalındı. Çanakkale'ye gönderilmek üzere şehir meydanında yüzlerce genç toplandı. Davullar vurdukça yiğitler hoplamakta, anaların yüreği titremekteydi.

       O sırada sokaktan geçmekte olan asker adayları arasında tanıdık bir sima göründü. Çanakkale gönüllülerinin arasında Adile Teyze'nin yiğit oğlu da vardı. Sayılı saatler çabuk geçti. Vedalaşma anı geldiğinde gözyaşlarını tutmaya çalışan Adile Teyze, oğlunun torbasına bir tutam gelinlik kınası ve duvağını da yerleştirerek dedi ki: “Oğlum, bu duvağı ve kınayı babanın kabrinin üstüne koy ve selamlarımı söyle”. Günler, haftalar, aylar geçti. Kazdağları'nın ardındaki Çanakkale'den haber alınmaz oldu.

       Bundan sonrasını mahallenin postacısından dinleyelim: “Adile Teyze'ye bir kırmızı zarf daha getirmiştim. Kırmızı zarf, ölümün habercisiydi. Adile Teyze zarfı görünce çömeldi, “Oku!” dedi.

       Mektup oğlunun kumandanından geliyordu. Kumandan, askerin kahramanlığından bahsediyor, oğlunun, babasının mezarını bulup duvağı koymak için çok uğraştığını belirtiyor, “Tasalanma!” diyordu, “Ben o duvağı oğlunun kabrine koydurdum.”

       Adile Teyze birden doğruldu. Göz pınarlarında biriken damlalarla yüzünü gökyüzüne çevirerek mırıldandı: “Elhamdülillah! Elhamdülillah! Yüzümü kara çıkarmadın oğul!

 

İşte Türk Anası ! Hem eşini, hem de evlanı gözünü kırpmadan vatanı için şehit düşmesine sevinir.

Boğazın diğer yakasından görünen toprak yığınlarının aslında namazgah tabyaları olduğunu öğreniyorum. O bölge de (kuzey bölge) Anzaklar 103 gemi ile saldırırken Türk cephesi sadece 6 gemin bile taarruza geçiyor. Düşüne biliyor musunuz? Ne şartlarda savaş kazandığımızı. 7-8 Mart arasında Nusret Mayın Gemisi , mayın döşüyor.  Nusret mayın dökücü gemisi Yüzbaşı Tophaneli Hakkı Bey ve Müstahkem Mevkii Mayın Grup Komutanı Yüzbaşı Hafız Nazmi (Akpınar) Bey komutasında düşman gemilerinin projektörlerine aldırmadan Anadolu yakasındaki Akyarlar'a mayınlarını bıraktı. Geminin çarkçı başısı ön yüzbaşı Çarkçı Ali ( Denizalp) efendidir.

Ertesi günlerde İngilizler deniz ve hava keşifleri yapmış ama bu mayınları bulamamışlardır.

KOCA SEYİT

Çanakkale Savaşlarında gösterdiği cesaretle, Kumandanı Miralay Cevad Çoban tarafından, on başılık rütbesi verildi. Seyit Onbaşı “ 6 yıldır savaştayım hiç doymadım, bir tahin yeirne 2 tahin verin demiş”. Daha sonra savaş arkadaşlarını gören koca Seyit bu fikirden vazgeçmiş.  İşte böyledir bizim kahraman askerlerimiz.  Seyit Onbaşı, savaştan sonra geçimini sağlamak için, dağdan odun getirip ahaliye satar. Bunu gören Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Seyit Onbaşı’ya maaş bağlanması için talimat verir. Fakat Seyit Onbaşı bunu kabul etmeyerek şöyle der;  “ Paşam ! ben bu kadar sene para için savaşmadım” der ve kabl etmez. Koca Seyit 1939 yılında veremden ölmüştür. Mezarı ise Balıkesir’de bulunmaktadır.

Soğanlıdere Şehitliği

Beni etkisi altına alan yerlerden biri oldu Soğanlıdere Şehitliği…

Gerçek bir şüheda kabristanlığı olan Soğanlıdere Şehitliği’nde, savaş zamanında burada kurulu olan hastanelerde tedavi edilirken şehit olan askerlerimiz yatmaktadır. Soğanlıdere vadisi 18 Mart için hazırlanmış kıyı sel bataryalarının yanında dört tümen hastanesine ve Güney Grubu Kumandanlığı’nın erzak ve ambar depolarına da ev sahipliği yapmıştır.  Burada yaklaşık olarak 600 askerimiz şehit edilmiştir.

Alçıtepe Köyü

Rehber anlattıkça, okuduklarımı da ben araya katarak gözümde canlandırdım. Bu köyü düşman 3 kere kuşamaya çalışmış, ama her defasında da elleri boş olarak dönmüşler.  Köye girişte sizi 2500 adet küçük ATATÜRK resimlerinden oluşan devasa bir ATATÜRK resimi karşılıyor. Dört bir yanında yazıları ve resimleri olan. Bir köşesinde ATATÜRK’ün  şu ifaderi yer alıyor;  "Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır."

Kısaca biz bu vatanı kolay kazanmadık !

SARGI YERİ ŞEHİTLİĞİ

Her bir şehitliğin farkı öyküleri ile karşılaştım.  Anlatıldıkça farklı duygular içine girdim.  Zığındere Bölgesi yaklaşık 40- 50 bin askerin yarasını sardığı yerdir. 1915 yılında buralara çadırlar kurulmuştur. 5 günde 20 bin şehit vermişiz buradan.  28 Haziran 1915 gecesi büyük bir düşman ordusu bomba yağdırmış bu mevkiiye.  Bu bombaların sonucunda ise, çok sayıda yaralı, hasta korunmasız Türk askeri şehit düşmüş ve bir o kadar düşman askeri  hayatını kaybetmiştir. O yüzdendir ki adından da anlaşılacağı üzere en derin yara almış yerler biridir.

O bölgede karşımda bir anıt çıktı. Türk askerinin yabancı bir askeri koruması. O sırada düşman tarafından ateş altına alınırken, ağzından şu ifadeler dökülmüş,“durun ! yapmayın ben sizin askerinizi kurtarıyorum” .  Bu anıtın aslınla üstünde yazan her şeyi anlatır nitelikteydi.

“AZİZ ŞEHİDİM, Sana sesleniyorum ey şehit oğlu şehit, Ey göğsünde bin sancak açan yiğit. Aradım kabrini yaşı gözlerle her an. Seni gördüm, öyle büyüktün ki seraba yakın”

 

Her adım aslında gözyaşları ile atılıyordu. Ama bir yandan da işimi yapmak zorundaydım, çekilen her fotoğraf karesi sanki onlara saygısızlık gibi geldi bana, ama dediğim gibi işimin bir parçasıydı.  Unları ifade ederken bile duygularım o kadar derinden geliyor ki…!

Fehmioğlu Mehmet daha 19 yaşında, Satılmış oğlu Kemal daha 19 yaşında daha nice şehitlerimiz onlar bu vatan için şehit oldular.

Gezimiz  müze ziyaretleri ile devam etti .Her bir köşesi kahramanlık kokan, anıları yaşatan yer.  Çanakkale Savaşlarında m2 düşen 6000 mermi ! Bir an durup düşünün o esnada bırakın kafanızı kaldırmayı, burnunuzu bile çıkaramazsınız, keza askerimizde böyle savaştılar. Savaş metaryalleri, kullanılan aletler hepsi sergilenmişti birinci müzede. İkinci müzede ise, insan bir kere daha gözyaşlarını tutamıyor.

Kemiklere saplanmış mermi parçaları, kangren olmuş bacağın kesilmesi esnasında dişlerin arasına sıkıştırılan keçe ve dişler, oğlunu cepheye uğurlayan  bir ananın dilinden düşen sözleri, Türk Askerinin kahramanlık gösteren olayı düşman askerine yardımı, daha niceleri …….

ŞEHİTLER ABİDESİ’NE DOĞRU YOLA ÇIKTIK

Bu abide, milletimizin birlik ve beraberliğini kanıtlayan, Çanakkale Savaşlarında şehit düşen yaklaşık 253 bin şehidimizi temsi ediyor. Uzaktan anıt “M” şeklinde görünüyor. “MEHMETÇİK” i ifade ettiğini belirtiyor rehberimiz. Hiç durmadan gezmeye, yaşamaya, anlamaya çalışıyorum, bir taraftan da işimin gereği sürekli fotoğraf çekimi yapıyorum. Anıta yaklaştıkça devasa bir görüntü ile karşılaşıyorsunuz, ve devasa görüntünün altında kendimi buldum. Yere uzandım, anıtın içinde gözünüzü anıtın tavanına diktiğimde şanlı AY-YILDIZ’lı bayrağı gördüm. Muhteşem ötesi bir duygu, ve her insanın yaşaması gereken bir duygudur bu.

VE 57. ALAY !

O gün binlerce kişinin akını vardı ŞEHİTLERİMİZE ..! İnanın araçlar geçecek yer dahi bulamadılar. 57. Alay’a doğru yola çıktık. Sağ tarafımızda “KANLISIRT YAZITI” yer alıyor.

Anıt yarı konkav şekilde köfeki taşından levha halinde yapılmıştır. Bu anıtın üzerinde;

“Anzak Kolordusu 6-7 Ağustos 1915’de Anafartalar bölgesine çıkartma yapan 9.İngiliz Kolordusunun hedefine ulaşmasını kolaylaştırmak amacıyla 19. ve 16. Tümenlerin savunduğu Arıburun cephesindeki Türk kuvvetlerini yerinde tutmak için taarruz etti. 16. Tümen birlikleri çok çetin geçen çarpışmalarda 1520 şehit,4750 yaralı vermesine rağmen kanlı sırtı kahramanca savundu”yazıyor.

Sağ tarafa baktığımız zaman yeşillikler içine gizlenmiş kırmızı çalılıkları da görüyorsunuz. Varın gerisini sizler düşünün  artık..!

Bizi Anzak torunları el sallayarak karşıladı. Zor da olsa 57. Alay’ın kapısından girebildik.

Şehitliğin giriş kapısının sağ tarafında yüksekçe bir kaide üzerinde bronzdan yapılmış heykelde ihtiyar bir gazi, bir kız çocuğunu elinden tutmuş içerideki mezarlara sanki bakıp konuşuyormuş gibi canlandırılmıştır. Bu heykelde tasvir edilen gazi Çanakkale’de savaşmış Hüseyin Kaçmaz isimli biri olup, elinden tuttuğu kız çocuğu de Eylül adındaki torunudur.Anıtın ve şehitliğin 1993’deki açılışında hayatta kalmış Anzac askerlerinden Jaen Ryan ile bu gazimiz üniformalarını değiştirirler. Ne yazık ki bir yıl sonra her iki gazi de ölmüştür.  Bir söylenceye göre; Alay Komutanı Hüseyin Avni Bey aldığı hücum emrini yerine getirmek üzere son kalan taburu ile hücum hazırlıkları içinde bulunduğu gece kısa bir uyku sırasında Kanlısırt eteklerinde beyaz kümeler görür. Uyandığında Tabur komutanına bu rüyayı anlatır ve “Bunlar nedir evladım?” der. Tabur komutanının cevabı ise şöyledir: “ Komutanım o beyaz kümeler bu sabah gün doğmadan şehitlik mertebesine ermek için hücuma kalkacak Mehmetçiklerin iç çamaşırlarıdır. Her bir Mehmetçik şehit olabilmek için temiz çamaşırlarını giymiş salimen dönersek diye üzerlerinden çıkanları yıkayıp çalılıklar üzerine sermişlerdir.” 

Bunları da bu vesile ile öğrenmiş olduk. Alayı gezerken gözyaşlarımı tutamadım, bir yandan şehitlerimiz için dua ederken, bir yandan da kare kare fotoğraflarını çektim.

Bir yerde tek bir mezar dikkatten kaçmıyor, öğreniyorum ki,1985 yılında Türk siperlerinin onarımı sırasında kemikleri bulunan şehitlerimizin mezarıymış. Çanakkale Savaşlarında Türk askerlerinin cephelerine varana kadar her şeyi görüp, yaşamak ve Anlamak kadar güzel bir duygu yoktur.

Ben bir vesile ile de olsa, çok görmek istediğim yere bir şekilde gittim ve gördüm! Aslında anlatacağım çok şey oldu, sizlerle paylaşmak istediğim. Önemli olan nedir biliyor musunuz? Bakmak değil, görmektir..! Siz de bu görün isterim. Son olarak;

Bir Yolcuya

Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,

Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğüm bu tümsek, Anadolu’nda,
İstiklal uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmed’in yattığı yerdir.

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğduğu sele, 
Mübarek kanını kattığı yerdir.

Düşün ki, haşrolan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,
Bir harbin sonunda, bütün milletin,
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar
vatandaş
27 Nisan 2013 Cumartesi 23:57
sen çok yaşa
duygularına yüregine kalemine saglık AYŞE
,CİĞİM
85.110.96.118
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2008 Gölbaşı Taraf | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0312 484 23 84 0541 200 20 19 0533 966 12 89 | Faks : 485 04 53 | Haber Yazılımı: CM Bilişim