Bakan Soylu; “Acımız küllenmiyor”

Zübeyde Hanım Kültür ve Kongre Merkezinde gerçekleşen toplantıda gazi ve şehit yakınlarına seslenen Bakan Soylu’nun konuşmaları şöyle;

Bakan Soylu 15 Temmuz hain darbe girişiminde en çok şehit veren Gölbaşı Özel Harekat Başkanlığında ki şehitleri anımsatarak, Gölbaşı’nın bu konuda yerinin ayrı olduğunu belirterek; “Gölbaşı Ankaramızın nefes aldığı çok kadim bir ilçesi. Anlamı da bizler için çok farklı. 15 Temmuz gecesi hainlerin Özel Harekât Merkezine saldırdığı, kahramanlarımızı şehit verdiğimiz bizde ayrı bir hatırası olan ilçemiz. Burada ki mücadeleyi, burada ki kahramanlığı, şehit olan arkadaşlarımızın cesaretlerini anlatmaya bizim feragatimiz, kelimelerimiz yetersiz kalır. Bizlerin onları unutması mümkün değildir. Özel Harekâtın kazandığı her başarıda, yakaladığı her suçluda, atlattığı her tehlikede burada ki şehitlerimizin ve gazilerimiz duası ve bereketi vardır. Acımız küllenmiyor, onları özlüyoruz bütün şehitlerimizi özlediğimiz gibi. Onları seviyoruz bütün şehitlerimizi sevdiğimiz, onların huzurunda eğildiğimiz gibi. Dolayısıyla bu evlatlarımızın hareketle Gölbaşımızı bu güzel ilçeyi ayrı, farklı ve daha anlamlı seviyoruz” diyerek şehitlerimiz için rahmet dileyerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın selamlarını şehit yakınları ve gazilere iletti.

Bakan soylu konuşmasını şöyle sürdürdü;

Biz büyük bir aileyiz. Biz birilerini bildiği gibi, tarif ettiği gibi değiliz. Hayatımızı madde üzerine kuran, acaba yarın ne yapacağım diye kendi üzerinde kuran bir anlayışın temsilcileri çok.  Bize para ile yürümeye çalıştılar. Hep aklımızı almaya çalıştılar. Hep günlük meşgalelerle bizi yormaya, bizi bir şekilde meşgul etmeye çalıştılar. Ama bunun nirvanası var. Bunun en yüksek geldiği yer 15 Temmuzdur. Bu yeni nesil de hiçbir şey anlamıyor, hassasiyetleri azalıyor, üzülüyoruz dedik. Ama 15 Temmuz gecesi ilk kez bizim yeni nesil dediğimiz gençler bayraklarını ellerini alıp sokaklara çıktılar. Biz sadece beş vakit ezanın bize namaza çağırdığını, bizi camiye çağırdığı aslında bizi kurtuluşa çağırmadığını unuttuk. Yeni yetişen çocuklarımıza sadakat, adalet, büyüğü küçüğü bilmek ve aslında ilk kez insandan bugüne kadar kutlu değerlerimizi bizi buluşturmaya çağırdığı için bir çağrı yaptığını biz hiç hatırlamadık. Zannettik ki, gençlerimiz o çağrıyı hiç duymayacak. Ama biz ne büyük bir aileyiz. Bu toprakların üzerinde ki kadar, bu toprakların altındakilerle biz büyük bir aileyiz.  Ona göre sorumluluklarımızı, sadakatimizi, eylemlerimiz, yapacaklarımızı acaba onlara karşı bir yanlış elde eder miyiz, kendisini feda etmiş o vücudundaki nişane ile beraber o kişilere karşı acaba bir eksik yapar mıyız? Onların zatına değil, aslına uğruna şehit oldukları, gazi oldukları o büyük anlayışa bir yanlış yapar mıyız diye.