• BIST 9128.97
  • Altın 2940.718
  • Dolar 34.4659
  • Euro 36.3751
  • Ankara : 10 °C
  • İstanbul : 19 °C
  • İzmir : 19 °C

2011 SEÇİMİ VE KÜRTCÜLÜK HAREKETİ

12.04.2011 18:26
mustafa yolcu / köşe yazarı

mustafa yolcu / köşe yazarı

Yeni bir seçime gidiyoruz. Ülkemiz ve çevresinde birçok dolaplar dönmektedir. Parti liderleri hegemonyası ile gerçek demokrasinin olmadığı, doğru söyleyenin dokuz köyden kovulduğu seçim sürecini yaşıyoruz.
Ayrımcılık hareketi aldı başını gidiyor. Bu hareketi temsil edenler, televizyonlarda fütursuzca konuşuyorlar. Alenen devlete kafa tutuyorlar. “ Bu ülkenin valisine, hukukuna güvenmediklerini, yurt dışından gelecek gözlemcilerin hakemliğine güveneceklerini” söylüyorlar.
İngiltere'de IRA hareketi, hiçbir devresinde böyle azgın hale gelmedi. Orada da ayrımcılık hareketi vardı. İngiltere onların nefes alışlarını bile izledi. Ülkesinde ajanlar cirit atamadı. Bizim devletimizin de “SINIRSIZ TAKİP” imkânlarına sahip olduğunu düşünüyorum.
AK Parti iktidarı demokratik açılım hareketi ile bunlara hiçbir iktidarın vermediği imkânları tanıdı. Bölgede birçok yatırımı gerçekleştirdi. Bunun karşılığı olarak; BDP yapılanları istismar etti. Gemiyi azıya aldırttı. İstanbul' da araçları kundaklayıp yaktılar. Kürt siyasetçiler varlıklarını ve başarılarını çatışma ortamında görmektedir. İktidarın, bugüne kadar görülmemiş biçimde, kültürel haklar tanıması ve bunu genişletmek kararlılığına rağmen, çatışma tahrik edilmektedir.
Ayrılıkçı Kürt hareketinin yürütücüleri, içinde yaşadıkları her ülkeyle sorunludur. Irak'ta Amerika ile işbirlikçi, İran ve Suriye'de asi konumundalar. Türkiye tüm sorunları, demokratik açılım içinde çözmek isterken, onlar çatışarak ve bu çatışmadan zaferle çıkarak bir şeyler elde etmek istiyor. “Biz mücadele eder, istediklerimizi alırız.” havası içindeler. Oysa bu ülkede; Kürtler mücadele yolunu seçerse, Devletimiz de bu mücadeleden, başarıyla çıkmak yollarını mutlaka arayacaktır.
Emperyal güç odakları, ülke insanlarının hangi ihtiyaçlarının önemli olduğunu bilmektedir. Bu ihtiyaçlar önce güvenlik, sonra refahtır. Bir ülkede değişim yapmak istediklerinde, bunlardan birini ön plana çıkarırlar. Mesela 1980 öncesi ülkemizde, halk kendini güvensiz hissediyordu. Darbe yapıldıktan sonra güvensizlik duygusundan eser kalmadı. Kimse anarşinin nasıl sona erdiğini, bunu kimlerin nasıl yaptığını sorgulamadı.
Her parti lideri bir fikrin temsilcisidir. Demokratik ülkelerde liderin değişmesi, partinin hedeflerini değiştirmez. Bizim ülkemizde ise; partinin tabanı aynı kalsa dahi, lider değişikliği bambaşka politikaların izlenmesi sonucunu doğurmaktadır. Yani halk, partilerin izlediği politikaların niteliğiyle ilgilenmiyor. Parti taassubu ile tuttuğu partiye oy vermektedir. Bu sebeple “Türkiye'nin politikasını değiştirmek isteyenlerin yaptıkları şey; parti liderini değiştirip, kendi tercihlerine göre birini lider yapmaktır.” Bu durumda partinin politikası, parti liderine göre temelden değişmektedir.
Seçim sonuçları ne olabilir? Sürpriz olabilir. Partiler nasıl propaganda yaparsa yapsın, ne dolaplar dönerse dönsün, vatandaş seçim günü, vicdanının sesini dinleyerek oyunu kullanacaktır.

Televizyonlara çıkıldığında, partilerin projelerini konuşmaları gerekirken, karşı partiyi yıpratmanın yolları aranmaktadır. Bu durum; vatandaşı gerilime itmekte olup, kültürel olarak vatandaşa hiçbir katkısı olmamaktadır. Partilerin öbür partiye taş atmadan önce, kendilerini taşlayıp, kendi hatalarını görmeleri gerekir. Bir kirlilik varsa, bunun altında herkesin vebali bulunmaktadır.
AK Parti'de iki dönem iktidar olmanın verdiği, yüz eskimesi dediğimiz bir eskime ve yanlışlıkları var. AK Parti'de “ Mağrurlanma Padişahım, senden büyük Allah var.” deyiminin hatırlanması gerekiyor. Yanlışlara devam ederlerse, nasıl geldilerse, öyle de gideceklerini bilmeleri gerekiyor. Milletvekili seçimlerinde merkez yoklamasının değil, kendi değerlendirmelerini tercih ettikleri ortada. Tabanın tercihi dışında, tercihe gitmek yanlış değil mi? Bölge seçmeninin, insanının hissiyatına kim tercüman olacaktır. Partinin tercih ettikleri mi tercüman olacaktır? Seçimlerde parti yönetiminin, seçtiği seçilmektedir. Bu yanlıştır, demokratik değildir. “Hâkimiyet kayıtsız Şartsız Milletindir” ilkesine aykırıdır.
Milli Eğitim Bakanlığında “Yabancı öğretmen” konusu, Bayındırlık Bakanlığında yeni “İmar Kanunu”nun çıkarılamaması, Kültür bakanlığında “ Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu”nun yeniden ele alınması, Maliye Bakanlığında “Vergi denetimi” ile ilgili problemlerin çözülemeyişi, muhasebecilere yüklenen büyük mesuliyet sonrası, problemlerin çözümünde muhasebecilerin muhatap bulamaması. Yüksek Seçim Kurulunda son yaşanan olaylar. Devlette her şeyin yeniden ele alınması ve düzenleme yapılmasını ortaya koymaktadır.
“Keser döner sap döner, gün olur hesap döner.” Yanlış hesaplar, elbet geri dönecektir. Zoraki iktidarlar yıkılacaktır. Hiçbir partinin, zümrenin yanlış yapmaya hakkı yoktur. “Tarih, zulmü yüzünden yıkılan saltanatların enkazı ile doludur.”
Mustafa Yolcu

Bu yazı toplam 8764 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
    Tüm Hakları Saklıdır © 2008 Gölbaşı Taraf | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0312 484 23 84 0541 200 20 19 0533 966 12 89 | Faks : 485 04 53 | Haber Yazılımı: CM Bilişim