Güçlü'den Basın Açıklaması
Yerel Yönetimler
Büyük Birlik Partisi Merkez Disiplin Kurulu Üyesi Ali İhsan Güçlü yazılı bir basın açıklaması yaparak yerel yönetimlerin nasıl olması ve işlemesi gerektiğine dikkat çekti.
Büyük Birlik Partisi Merkez Disiplin Kurulu Üyesi Ali İhsan Güçlü gazetemize yazılı bir basın açıklaması yaparak yerel yönetimlerin nasıl olması ve işlemesi gerektiğine dikkat çekti. Ali İhsan Güçlü'nün yazılı basın açıklamasını değiştirmeden aynen yayınlıyoruz.
Yerel seçimler bir maraton değil, yüz metre koşusu gibidir. Yarışı ciddiye alan, çıkışı iyi yapan ve süreyi doğru kullanan kazanır diyerek sözlerime başlarken bu yoğun tempoda yayın hayatına başlayan Gölbaşı Taraf Gazetesi'ne seviyeli ve başarılı çalışmalar diliyorum.
Hepinizin malumu olduğu üzere ülkemizde küresel ekonomik krizin etkisi altında kalmadın nasıl bir çıkış yolu bulabiliriz tartışmaları yapılırken insanımızı derinden sarsan, açısını ve sızısını içerimizde hissettiğimiz Filistinli kardeşlerimize karşı girişilen katliam yüreğimizi sızlattı fakat tam bu esnada Ergenekon Davası'nın sürpriz göz altıları ve ilçemizde yapılan kazıda ortaya çıkarılan cephanelik gündemimize oturdu. Yani anlayacağınız çok çabuk gündemi değişen ama hepsi birbirinden önemli konularla meşgul olan bir ülkede yaşıyoruz. Aslında bunların hepsi büyük bir ülke olmanın bize verdiği sıkıntılar diyebiliriz. Bütün bu gelişmelerin yanında ülkemizin yoğun bir şekilde yaşadığı başka önemli bir konuyu daha var: Yerel yönetimler.
Yerel yönetimler konusuna tarihi arka planı dikkate alarak Osmanlı Devleti'nden başlarsak, Osmanlıda belediye teşkilatının kuruluşu Kı¬rım Savaşına kadar dayanır. Şöyle ki müttefik devletlerinin etkisiyle 13 Ha¬ziran 1854'te Osmanlı başkentinde meydana gelen olumsuz hareketliliği ve karışıklığı bir düzene koymak için İstanbul Şehremaneti kuruldu ve Meclis-i Valâ tarafından bir nizamname hazırlanarak başına bir şehremin tayin edildi. Bu şehremanetinin başında merkezî hükümetçe tayin edi¬len ve merkezî hükümette görevli bir memur (şehremini) bulunuyordu. Devam eden süreçte 1877 yılında toplanan Osmanlı Parlamentosu'nun ilk kabul ettiği yasa, "Dersaadet Belediye Kanunu" oldu. Böylece belediye yönetimi, "Şehreminliği" ve "Belediye Daireleri" olmak üzere iki bölümden oluşmaya başladı. 1912 yılında çıkarılan "Dersaadet Teşkilat-ı Belediyesi Hakkında Kanun-u Muvakkati" ile de Şehremaneti meclisi yerine encümen oluşturuldu. Bu statü 1930 tarihli bugünkü Belediye Kanunu'nun yürürlüğe girmesine kadar devam etti. Bugüne kadarda Belediyelerin yönetimiyle alaka çeşitli kanunlar çıkartılarak günümüze kadar gelindi.
Fakat bugün ulaştırma, su, kanalizasyon, atık yönetimi, elektrik gibi çok önemli olan alt yapı hizmetleri ile eğitim, sağlık, kültür, sanat, konut, yeşil alan, sosyal yardımlaşma ve dayanışma gibi alanlarda her geçen gün artan toplumsal ihtiyaçlar vardır. Buna paralel olarak küreselleşen dünya şehir köy ayrımı ortadan kalkmış haklı olarak her tarafa aynı hizmeti talep eder duruma gelmiştir. Tüm bu ihtiyaçların giderilmesindeki birinci adresse yerel yönetimler olmuştur.
Bu açıdan yerel yönetimler yerel ihtiyaçlara göre yeniden yapılandırılmalıdır. En başta kendi görevlerini yerine getirebilmeleri için gerekli harcamaları yapabilecekleri mali güce kavuşturulmaları lazımdır. Bu kapsamda İl Özel İdaresi ve Belediye Gelirleri Kanunu'nda değişiklik yapılması gereklidir. Ayrıca sivil toplum örgütlerinin yerel yönetimlerin karar alma sürecine sadece şekilsel olarak değil işlevsel olarak katılımını sağlayacak düzenlemelerin de bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Fakat yukarıda çizilen çerçeve içinde gerek Türkiye'nin kendi iç şartları, gerekse BM ve AB ile olan ilişkileri sebebiyle üstlendiği sorumluluk neticesinde, yerel yönetimlerle ilgili yasalar çıkarılırken en hassas engellerin başında bir, merkezi idarenin mutlak manada olgunlaşmadan yerel yönetimlere yetki devretmesi ülkeyi bölünme tehlikesiyle karşı karşıya getirir mi sorusudur ki bu soru üzerinde ciddi manada durulması gereken bir noktayı işaret etmektedir. İki, teknik açıdan oluşabilecek olumsuzluklar ki bunları da iki başlık altında toplayabiliriz. Birincisi yerel yönetimlerin kendi içinden kaynaklanan sorunlar. Yani yerel personelin ve seçimle gelen yöneticilerin gerekli toplum anlayışına sahip olan bir bilgi birikiminde olamamaları, İkincisiyse yerel yönetimlere merkezin hangi kaynaktan ne şekilde kaynak aktarabileceği sorunudur. Zikri geçen bun sorunlara bir de dış sebep olarak küreselleşmenin ulus devleti ve yapısı içerisinde barındığı sosyal devlet anlayışını zorlayan boyutu eklenmektedir.
Ancak demokrasinin beşiği olma noktasındaki yerel yönetimler halkımızın kamuyla direk temasa geçtiği en güzide kurumlardır. Küreselleşen dünyada meydana gelen değişimler dikkate alınarak üniter yapımızı zedelemeyecek nitelikte olmak kaydıyla yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluk alanları genişletilmelidir. Bu kapsamda merkezi yönetim uygulayan olmaktan ziyade yönlendiren ve denetleyen bir konumda olmalıdır.
Zaten Türkiye'de Habitat II Küresel Eylem Planı çerçevesinde uluslar arası kuruluşlar ve dünya kamuoyu nezdinde kendi taahhütlerini içeren Ulusal Rapor ve Eylem Planını yayınlamıştır. Eylem Planı'nın ruhunuysa kentte bağlılık, yapılabilir kılmak ve yönetişim ilkeleriyle açıklamaktadır. Bu ilkeleri hayata geçirmek için yapılması planlanan yeni yerel yönetimler reformunun mahiyetinin ülke şartlarını da dikkate alarak nasıl olması gerektiği üzerinde yapılan tartışmalar da hız kesmeden devam etmektedir. Temennim o ki inşallah devam eden bu süreç hem yerel yönetimlerin gelişmesine hem de demokrasi kültürünün tabana iyice yayılmasına katkı sağlayacaktır.
ALİ İHSAN GÜÇLÜ Büyük Birlik Partisi Genel Merkez Disiplin Kurulu Üyesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tel : 0312 484 23 84 0541 200 20 19 0533 966 12 89 | Faks : 485 04 53 | Haber Yazılımı: CM Bilişim