Biraz haksızlık olmuyor mu?
Gölbaşı'da yıllardır gazetecilik yapan Cafer Uzuntaş'ın geçenlerde bir köşe yazısını okudum. Belediye başkanı Haşlak'ın adaylığının açıklanması ile birlikte siyaset adına kendi düşüncelerini köşesine aktarmış. Siyaset sahnesinin genişlemesi ile birlikte iddialar ithamlarda ayyuka çıkmaya başladı. Yok şu şunu götürmüş bu bunu götürmüş, yok kafasına göre seyahata gitmiş, kaçamak yapmış yok milletin parasıyla reklam yapmış vs. vs.
Belediye başkanı Abdulnasır Haşlak'la , rutin gittiğimiz programlar hariç hiç bir arada olmadık.
Doğrusu dünya görüşlerimizin pek kesiştiğini de sanmıyorum.
Ama sırf bu sorunun cevabını almak için, şu günlerde onunla konuşmayı çok arzu ederdim.
Neden mi? Ona yapılan bu büyük haksızlığa karşı çıkmak için.
Şimdi elimizi vicdanımıza koyarak kendimize şu soruyu soralım.
Bu ilçede ekmek yiyen, ilçe için hizmet eden, evine çoluğuna çocuğuna bile vakit ayıramayan bir insanın böyle bir düşüncesi olabilir mi?
Yıllardır canla başla çalışan Gölbaşı'nı adım adım değil koşarak geleceğe taşıyan birisinin bunları yapması mümkün mü?
Cafer Uzuntaş, benim çok saygı duyduğum bir gazetecidir.
Birçok defa karşı karşıya gelmişizdir ve saygıda kusur etmemişimdir..
O nedenle Cafer beyin bu genellemesi beni şaşırttı.
Ama bu yazıdan istifade ederek "Haşlak" konusundaki tartışmayı daha adil, daha eşitçi bir çizgiye çekmemiz gerekir.
İsterseniz işe, terminolojik sorundan başlayalım.
Cafer Uzuntaş, olayı "şahsi" mesele olarak takdim ediyor.
Bu yanlış.
Bu ilçede gazeteciler dahil, Cafer Bey ve Cafer gibi düşünenler hariç hiç kimsenin başkanla bir sorunu yok.
Bu bir...
İki...
Gölbaşı'da yerli başkan olması kararı savunanlar, Gölbaşı'nda kendilerinden olmayan başkana karşı tepkileri dile getiriyorlar.
Bu konuda çok mu haksızlar?
Bu ilçe , "Gölbaşı'na hizmet etmeye geldik, " diyen zatları Belediye başkanlığı koltuğunda görmedi mi?
Aynı zatlar , "Ak Parti'nin adayı yerli olmazsa kazanamaz" türü provokasyonlar yapmadı mı?
Aynı zatlar bunun için gece gündüz, Ak Parti Genel merkezine gitmedi mi?
İlçede yerli-yabancıya karşı tepki durup dururken oluşmadı.
Ben, bu konudaki genellemeci yargılara, bugüne kadar az değinilen bir noktadan itiraz ediyorum.
Bir ikinci husus da şu.
Var mı elinizde belgeniz, kanıtınız. Yurt dışı gezileri yapılmasın mı? Dünyaya geniş bakmayalım mı? Medeniyetleri görmeyelim mi? Ozaman yabancı devlet adamları da bizim ülkemize gelmesin. Var mı böyle bir mantık.
O zaman, belediye başkanı Abdulnasır Haşlak'a böyle insafsız suçlama yapan insanlara şunu sormazlar mı:
"Kardeşim madem memnun değilsiniz başkandan, bu kadar istiyorsanız, biraz da bu ufku körlere bağırıp çağırsanız ya..." Gezip görsünler, hizmet etsinler.
Madem başkan iyi değilde, onlar yapsaydı bunları.
Ama yok, bunu yapamazsınız.
Çünkü ortada başka şeyler var ve korkarsınız...
İşin kötüsü haklısınız da.
Çünkü sonunda haksız çıkmak da var.
Geriye dönüp baktığınızda arkanızda kimseyi görememek var.
Gazetecilerin bu halka karşı büyük sorumlulukları vardır; o sorumluluğu taşımakta birazcık yürek birazcıkta dürüstlük ister.
Yani diyeceğim, geçmişte yapılamayanların sorumluluğunu Haşlak'ın üzerine yıkmak, geçmişte o koltuklarda oturanlara sorumluluklarını hiç hatırlatmamak, bunların hesabını sormamak adil bir gazetecilik olmuyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tel : 0312 484 23 84 0541 200 20 19 0533 966 12 89 | Faks : 485 04 53 | Haber Yazılımı: CM Bilişim